Turkish example sentences with "üzücü"

Learn how to use üzücü in a Turkish sentence. Over 100 hand-picked examples.

Üzücü hikaye bizi ağlattı.

Kazada kimsenin kurtarılamaması üzücü bir durum, değil mi?

Bana inanmaman çok üzücü.

Üzücü haberi duyduktan sonra, o, gözyaşları içinde yıkıldı.

Onun öyle kötü sağlık içinde olmak zorunda olması üzücü bir durum.

Üzücü haberi duyduğunda, gözyaşlarına boğuldu.

Tom durumun gerçekten üzücü olduğunu düşündü.

Dün üzücü bir kaza gerçekleşti.

Tom Mary'ye üzücü haberi söylemek istemiyordu.

O gerçekten üzücü.

Bu şarkı üzücü görünüyor.

O, bize üzücü haber getirdi.

O bana üzücü bir hikaye anlattı.

Üzücü filmleri sevmiyorum.

Bir sürü üzücü şey yaptım.

Çok üzücü bir hikaye.

Gelememeniz çok üzücü.

Üzücü haber yüzünden mahvoldu.

Çok genç ölmesi üzücü.

Bunun sana son kez yazıyor olacağımı bilmek çok üzücü.

Adam üzücü haberi aldıktan sonra yas tutuyor.

Onun böyle bir fırsatı kaçırması üzücü bir durum.

Partiye gelememen üzücü bir durum.

Kendi anadilini bile doğru düzgün kullanamayan insanları görmek çok üzücü.

Bu çok üzücü bir hikaye.

Hüzünlenmeyi seviyorum. Çoğu insanın üzücü duygudan kaçmaya çalıştığını biliyorum. Fakat sanırım bu yanlış.

Tıp doktorlarına her şeyi anlatmanız benim için üzücü oldu.

Eşimi yıllar önce seçmeme rağmen bizi ayırmanız üzücü.

Bana yaptıklarınız üzücü gerçekten çok üzücü.

Bana yaptıklarınız üzücü gerçekten çok üzücü.

Bu çok üzücü.

Çok üzücü.

Gerçekten üzücü.

Üzücü değil mi?

Hikayenin en üzücü kısmı söylenilmek için kalır.

Aman yarabbi, ne kadar üzücü!

Bu üzücü.

Biraz çok üzücü haberim var.

Bu sadece çok üzücü.

Savaş sırasında birçok tarihi binanın tahrip edilmesi üzücü.

Bize katılamaman üzücü.

Tom'un çok genç ölmesi üzücü.

Mary'yi o kadar mutsuz görmek üzücü.

Bu şarkı hem üzücü hem de güzel.

Üzücü şeyler yaşandı çok daha üzücü şeyler yaşanmamalı.

Üzücü şeyler yaşandı çok daha üzücü şeyler yaşanmamalı.

Ne üzücü bir hikâye!

Sizin gelemiyor olmanız ne üzücü!

Çok üzücü bir son bu.

Evde kalmak üzücü.

Noelde seni böyle yalnız otururken düşünmek, çok üzücü.

Çok üzücü olduğunu düşünüyorum.

Üzücü haber geldiğinde çok iyi vakit geçiriyordum.

Yapacak çok üzücü bir duyurum var.

Üzücü konuyu unut.

Hiçbir şey aptallık ve kayıtsızlıktan daha üzücü değildir.

Tom bize yaşlı bir adam ve onun köpeği hakkında üzücü bir hikaye anlattı.

Üzücü haberlerden dolayı şokladım.

Üzücü olsa da, bu doğrudur.

O, yüzleştirmeleri çok üzücü buldu.

Onu bilmemen üzücü.

Bu üzücü ama gerçek.

Bu gerçekten üzücü.

Bu oldukça üzücü.

O çok üzücü bir hikayeydi.

O üzücü bir deneyimdi.

Bu gerçekten çok üzücü.

Üzücü haber var.

Bugün bazı üzücü haberler aldık.

Ne üzücü bir hikaye!

Dünya Kupası'nda pek çok oyuncunun sakatlanmış olması üzücü.

Umarım çok üzücü değildi.

Ne üzücü bir yorum.

Bu çok üzücü olur.

Söylemek üzücü, onun oğlu genç öldü.

Bunu son derece üzücü buldum.

Üzücü!

Bunun ikiniz için de üzücü bir zaman olduğunu biliyorum.

O ve Mary ayrıldıktan sonra Tom üzücü ve duygusal aşk şarkılarını dinlemekten kaçındı.

Bu üzücü ve yıkıcı haberi öğrendikten sonra hala şoktayım.

Bu biraz üzücü.

O üzücü bir hikayeydi.

Ölüm üzücü bir konu ama hayat devam ediyor.

Sanırım birinin onu para için yapabilmesi gerçekten üzücü.

Tom hakkında daha fazla bilmemen çok üzücü.

Ne üzücü.

Köle ve çocuk işçiliği üzücü gerçeklerdir.

Bu üzücü bir hikaye.

Planlarımızın hepsinin boşa olduğunu bulmak çok üzücü.

Ne kadar üzücü!

Bu üzücü hikaye Tom sürgünde olduğu zaman yazıldı.

Bizim her an ölebilir olduğumuzu bilmek üzücü.

Bu tekrar olsaydı üzücü olurdu.

Bu ne üzücü bir hikâye!

Eski kale üzücü bir durumda.

Bu üzücü olurdu.

Japonya'yı terk etmek zorunda olman üzücü.

O senin için üzücü.

O sadece üzücü.

Boston'dayken Tom'u görme fırsatını kaçırırsan çok üzücü olur.

Üzücü sahneyi kendisi için resmederken gözleri gözyaşlarıyla doluydu.

Also check out the following words: Kadın, okuyor, Pekin, Çin'in, başkentidir, tatlı, Kaç, Almanya, parlamenter, cumhuriyettir.