Turkish example sentences with "iç"

Learn how to use iç in a Turkish sentence. Over 100 hand-picked examples.

Try Mate's Mac app

Translate in Safari and other macOS apps in one click.

try for free

Try Mate's iOS app

Translate in Safari, Mail, PDFs, and other apps in one click.

Try Mate's Chrome extension

Double-click translation for all websites and Netflix subtitles.

Get for free

Try Mate apps

Install it to Chrome (or any other browser) on your computer and read the internet as if there were no foreign languages at all.

Get for free

Biraz çay iç.
Translate from Turkish to English

Sadece susadığında su iç; günde 8 bardak su içmek sadece efsanedir.
Translate from Turkish to English

Emin görünüyordu fakat onun iç duyguları tamamen farklıydı.
Translate from Turkish to English

Ye ve iç.
Translate from Turkish to English

O politikacı iç ve dış koşullarda deneyimlidir.
Translate from Turkish to English

Haberle ilgili hayal kırıklığından dolayı iç çekti.
Translate from Turkish to English

Belgeyi iç cebinde tut.
Translate from Turkish to English

Sadece Tom ve Mary hikayenin iç yüzünü bilir.
Translate from Turkish to English

Bu bir iç savaş engelledi.
Translate from Turkish to English

Davis, iç savaş istemiyordu.
Translate from Turkish to English

Yunanistan'da iç savaş sona erdi.
Translate from Turkish to English

Bir iç savaş tehlikesi vardı.
Translate from Turkish to English

Bu insanlar savaşın bir iç savaş olduğunu söyledi.
Translate from Turkish to English

Pek çoğu başka bir iç savaşın başlamasından ​​korkuyordu.
Translate from Turkish to English

Bosna-Hersek'te 1992'de bir iç savaş başladı.
Translate from Turkish to English

Kapının tam iç tarafında bir köpek buldum.
Translate from Turkish to English

Bakanlık iç işlerini yönetir.
Translate from Turkish to English

Gel ve benimle birlikte çay iç.
Translate from Turkish to English

Yaşlı adam insanlarla iç içe değildi.
Translate from Turkish to English

O, iç dekorasyon eğitimi aldı.
Translate from Turkish to English

Sanırım hiç arkadaşının olmaması iç karartıcıdır.
Translate from Turkish to English

Bir fincan daha iç.
Translate from Turkish to English

Bir yamuğun iç açılarının toplamı kaçtır?
Translate from Turkish to English

Sanırım hiç arkadaş olmaması iç karartıcı.
Translate from Turkish to English

Onun iç savaşa yol açacağını söylediler.
Translate from Turkish to English

Bir fincan süt iç, sana iyi gelir.
Translate from Turkish to English

Bu ilacı iç. Yakında daha iyi hissedersin.
Translate from Turkish to English

Hükümetin iç politikası açıklandı.
Translate from Turkish to English

Bu çok iç karartıcı.
Translate from Turkish to English

Aslolan iç güzelliği.
Translate from Turkish to English

Lütfen bir içki iç.
Translate from Turkish to English

Her altı saatte bu ilacı iç.
Translate from Turkish to English

O biraz iç karartıcı.
Translate from Turkish to English

Tom'un iç kanaması var.
Translate from Turkish to English

Şimdi son yudumuna kadar iç.
Translate from Turkish to English

Çok iç karartıcı.
Translate from Turkish to English

Sütünü iç.
Translate from Turkish to English

Bu meyve suyunu iç.
Translate from Turkish to English

Biraz su iç.
Translate from Turkish to English

Su iç!
Translate from Turkish to English

Gerçek ve hayal, doğruyla yanlış iç içe geçemez.
Translate from Turkish to English

Tom iç çekmeye devam etti.
Translate from Turkish to English

Tek kanıt iç çamaşıra yapışmış meni kalıntılarıydı.
Translate from Turkish to English

Her şeyi son yudumuna kadar iç, böylece içinde bir şey kalmaz.
Translate from Turkish to English

Durum pek iç açıcı görünmüyor.
Translate from Turkish to English

İlacı iç.
Translate from Turkish to English

Benimki gibi bir hayat yaşamak manasız ve iç karartıcı.
Translate from Turkish to English

Biraz kahve iç. Gerçekten güzel olduğunu düşünüyorum.
Translate from Turkish to English

Daha fazla su iç.
Translate from Turkish to English

Ülkeler birbirlerinin iç işlerine karışmamalı.
Translate from Turkish to English

Senin iç yüzünü biliyorum.
Translate from Turkish to English

2011 Mart'ında iç savaş başladığından beri Suriye'de 42.000'den fazla insan öldürüldü.
Translate from Turkish to English

Tek kanıt, iç çamaşırına yapışmış sperm iziydi.
Translate from Turkish to English

İklim değişimi, iç savaş,finansal zorluk ve altyapısal kaosun hepsi bu ülkede karışıklığa neden olmuştu.
Translate from Turkish to English

Şimdi yiyebileceğin her şeyi ye ve içebileceğin her şeyi iç çünkü önümüzdeki 3 gün hiç yemek olmayacak!
Translate from Turkish to English

İstediğin kadar yiyip iç.
Translate from Turkish to English

O, bu ülkenin iç işidir.
Translate from Turkish to English

Emmet'in teorisini sınamadan önce, iç simetri kavramını aydınlığa kavuşturmalıyız.
Translate from Turkish to English

Birçok ülkede iç savaş yaşanıyor.
Translate from Turkish to English

Babam iç hatlarda çalışan bir pilot.
Translate from Turkish to English

Hiç iç çamaşırı giymiyorum.
Translate from Turkish to English

O ülke, ulusumuzun iç işlerine karıştı.
Translate from Turkish to English

Kahven soğumadan kahveni iç.
Translate from Turkish to English

Mide iç organlardan birisidir.
Translate from Turkish to English

Ülkenize döndüğünüzde, bir iç hastalıkları doktorundan tavsiye alınız.
Translate from Turkish to English

O iç açıcı bir hikayeydi.
Translate from Turkish to English

Beklerken bir içki iç.
Translate from Turkish to English

Daha az iç ve daha fazla uyu.
Translate from Turkish to English

Üstüne bir bardak su iç!
Translate from Turkish to English

Arabanın iç lastiğine koca bir çivi batmış.
Translate from Turkish to English

Kendini kötü hissediyorsan bu ilacı iç.
Translate from Turkish to English

Bu iç çamaşırı yıkanmalı.
Translate from Turkish to English

Bu iç karartıcı.
Translate from Turkish to English

O iç karartıcı görünüyor.
Translate from Turkish to English

Benimle içki iç, Tom.
Translate from Turkish to English

Bunun iç yüzünü öğrenmeliyim.
Translate from Turkish to English

Güneş tutulur tutulmaz, Güneşin iç içe mineraller halkasının ayın etrafında bütün yönlere parladığı görülebilir. Güneşin koronasının görülebileceği tek zaman toplam güneş tutulması sırasında olduğu için bu muhteşem bir manzaradır.
Translate from Turkish to English

Tom iç çamaşırından başka bir şey giymiyordu.
Translate from Turkish to English

Bütün gece ye iç ve bütün gün uyu.
Translate from Turkish to English

İşte, iç bunu.
Translate from Turkish to English

Benimle bir bira iç.
Translate from Turkish to English

Tom bir iç mimar olmak istedi.
Translate from Turkish to English

Bu ilacı iç.
Translate from Turkish to English

Neyse ki Tom'un hiç iç yaralanması yoktu.
Translate from Turkish to English

Onun iç yarası olmadığından emin olmak için doktor Tom'u muayene etti.
Translate from Turkish to English

Ben iç çamaşırı giymeye son verme kararı aldım.
Translate from Turkish to English

Mumlar yakın, güzel çarşaflar kullanın, fantezi iç çamaşırı giyin. Özel bir gün için saklamayın. Bugün özeldir.
Translate from Turkish to English

Tom şifresini defterinin iç kapağına yazmamalıydı.
Translate from Turkish to English

Onlar başka bir ülkenin iç işlerine karışmamalılar.
Translate from Turkish to English

Benimle bir içki iç.
Translate from Turkish to English

Kal ve benimle bir fincan kahve iç.
Translate from Turkish to English

Bir kahve iç, bence tadı çok iyi.
Translate from Turkish to English

Burası iç karartıcı.
Translate from Turkish to English

Kapının iç tarafında bir buton var.
Translate from Turkish to English

Çayını iç, Tom.
Translate from Turkish to English

İnsanoğlu çoğunlukla kendi hatalarına ve başarısızlıklarına karşı iç görüden yoksundur.
Translate from Turkish to English

Müzik iç yaşamdır. İç yaşamı olan asla yalnızlık çekmeyecek.
Translate from Turkish to English

Müşterimiz dışarıdan istenmeyen bakışları önlemek amacıyla iç avlusu olan bir ev inşa etmek istiyor.
Translate from Turkish to English

Bir fincan kahve daha iç.
Translate from Turkish to English

Bir bardak çay iç, ne dersin?
Translate from Turkish to English

Çorbanı iç, John!
Translate from Turkish to English

Also check out the following words: öğreteceğim, biliyor, musun, Bunlar, çok, eski, kitaplar, kitaplarım, bizim, kitaplarımız.