Turkish example sentences with "halde"

Learn how to use halde in a Turkish sentence. Over 100 hand-picked examples.

Daha dikkatli sür, aksi halde başın belaya girecek.

Annem yeteri kadar masum bir halde "Biraz daha bira ister misin?" diye sordu.

Bundan hoşlanmıyorsan o halde gidebilirsin.

Gelmek için söz verdiği halde Bay Smith henüz dönmedi.

En iyi halde ortalama bir not alacak.

Ben hastaydım, aksi halde toplantıya katılırdım.

Eğer bu cümleyi okuyabiliyorsan, o halde okuyabiliyorsundur.

Yaptığınız şekilde hareket etmek için gerçekten sebebiniz varsa, o halde lütfen bana söyleyin.

Sınırsız hoşgörü hoşgörünün ortadan kalkmasına yol açar. Hoşgörüsüz olanlara bile sınırsız hoşgörüyü uzatırsak, hoşgörülü bir toplumu hoşgörüsüzlerin saldırısına karşı korumaya hazır değilsek, o halde hoş görülü tahrip olacak ve onunla birlikte hoşgörü de.

Tom bir trafik kazasında fena halde yaralandı.

O halde, ben sizin bugün gelmeniz gerektiğini düşünüyorum.

O, fena halde azarlanmış görünüyor.

O, fena halde yeni bir elbise istiyor.

Onun fena halde paraya ihtiyacı vardı.

Fena halde suya ihtiyacımız var.

Fena halde suya ihtiyaçları vardı.

Tom Mary'ye fena halde âşık.

Jack, istemediğim halde beni oraya gönderdi.

Japonya'dan gidersen, seni fena halde özlerim.

O zaman fena halde onun yardımına ihtiyacım vardı.

Tom fena halde başarısız oldu.

Bir an önce onu kullanmak istediğimi bildiğin halde niçin tavuğu böyle alması zor bir yere koydun?

Annem boğazımın ağrıdığını bildiği halde bana dondurma yedirdi annem bu kadar dikkatsiz mi?

Neden çimlere basmamam gerektiğini bildiğim halde bastırmaya çalışıyorsunuz?

Herkes kardeşimse neden kimse bana destek olduğu halde bu desteğini açık ve net göstermedi?

Beni daha fazla dışlamayın arkadaşsız kalmaktan fena halde sıkıldım.

Siz acımasız mısınız da bunu bildiğiniz halde engel olmadınız?

O ona fena halde âşık oldu.

Beni uzun yıllardır tanıdığın halde bana güvenmiyor musun?

Ben böyle bir şey istemediğim halde yemek yemek için beni beklemeniz büyük kabalık.

Sana söylediğim halde yapmadın bunu.

İstediğim şeyleri bana vermediğin halde ''İstediğin her şeyi sana verdim.'' diyerek yine yalan söylüyorsun.

Acele et, aksi halde öğle yemeğine geç kalacaksın.

Hemen başladık, aksi halde onu kaybetmiş oluruz.

Bütün yemek programlarını izlediğim halde hala iyi yemek yapamıyorum.

Bütün yemek programlarını izlediğim halde hala mutfakta iyi değilim.

Affedildiğim halde bana yaşattığın acıların bedelini ödemelisin.

Genç bir kızın fena halde çürümüş cesedi otoyolun kenarında bulundu.

Bunu istemiyorlarsa, o halde ne istiyorlar?

Ben ona bir şey yapmadığım halde, bana kızgın.

Hava kötü olduğu halde geldi.

Bazıları fena halde rahatsız olmuş.

Tom'un bacağı fena halde yanmıştı.

O halde şimdi ne diyeceğiz?

Bitkin olduğum halde, işe devam ettim.

Oraya gitmek istemiyorsanız, o halde biz de oraya gitmeyiz.

Tom sefil bir halde başarısız oldu.

O sıkı çalıştı; aksi halde sınavda başarısız olurdu.

Tom'un fena halde paraya ihtiyacı vardı.

"Dik durarak ölmek, dizlerinin üstünde yaşamaktan iyidir." "O halde neden hala hayattasın?"

Çocuklarım erken kalkmak için acınacak halde samimi çabalar gösterirler.

Eğer yorgunsan, o halde yatmaya git.

Bu fena halde adil değil.

Garip bir insansın o halde.

O, ondan dolayı çok sefil bir halde yaşadı.

Şimdi gidelim. Aksi halde, geç kalacağız.

Onunla gerçekte tanışmadığımız halde Mary hakkında çok şey biliyorum.

Benim iş durgunluktan dolayı işlemez halde.

Hayatımda ilk kez kendimi, bilmediğim bir şehirde yapayalnız halde buldum.

O, kızını baygın halde kaldırımda yatarken gördü.

Tom'un fena halde yardıma ihtiyacı var.

Gitmek zorundayım aksi halde geç varacağım.

Ne kadar zamandır Kobe'de yaşıyorsun, o halde?

Beğenmezsen o halde onu yeme.

Bir şey çalmadığım halde, mağazanın dedektörlü kapısı öttü.

O gerçeği anlattı, aksi halde o cezalandırıldı.

İncineceğimden korktuğum halde sığındım ben sana.

Bu cümle uzun olmadığı halde çok anlamlıdır.

O nasıl geçim yapacağını şaşırmış halde.

Sabah 10'dan önce otelden ayrılmalıyız, aksi halde Miami trenini kaçıracağız.

O halde neden ağlıyorsun?

Tom dağınık bir halde çalışır.

Tom başının fena halde dertte olduğunu anladı.

Seni sarsıntı geçirmiş halde hayal edemiyorum.

Annesi fena halde kilolu olduğu için Mary okulda zorbalık yaşadı.

Onu hastaneye yetiştirmek zorundayız. O fena halde yaralı.

Baygın halde gömleğimi çıkardım.

İşle çok meşgul olduğunuz halde beni dinlediğiniz için teşekkürler.

O halde saat beşten sonra kıyafet alışverişine gideceğiz, değil mi?

Ödevlerini bitirmediği halde televizyon seyrediyor.

Yemeği henüz yediğim halde hala açım.

Şu halde mutlu sona ihtiyacım var!

Bırak o halde!

Kauçuk botları giyin, aksi halde ayağınızı ıslatırsınız!

O halde talipleriniz var.

Buna fena halde ihtiyacım var.

Tom'un fena halde yardımımıza ihtiyacı var.

Ben fena halde başarısız oldum.

Birçoğu yaralandı, bazıları fena halde.

Fadıl'ın fena halde paraya ihtiyacı vardı.

Kendimi fena halde yaktım.

Tom'un planı fena halde yanlış gitti.

Tom'un fena halde paraya ihtiyacı var.

Fena halde yaralandım.

Esaret altındaki hayvanlar uzun, korunaklı, canlı yaşarlar, oysa vahşi halde onlar canlı olarak yenilme tehlikesindedirler.

Biz şirketin kural-düzenine uygun bir halde çalışmalıyız.

Sami, Leyla'yı vurdu ve onu çıplak halde bodrumda bıraktı.

Haklısın, yapılacak çok şey var. O halde başlayalım!

Aptallıklarınla uğraşacak halde değilim Tom.

O halde, neden hemşire olmak istiyorsun?

Tom Maria'nın aç olduğunu bildiği halde ona yemek ikram etmedi.

Also check out the following words: Nikon'dur, şüphe, yok, İngilizce, konuşulan, dildir, Doktor, olacak, Yumi, öğretmen.