Turkish example sentences with "belli"

Learn how to use belli in a Turkish sentence. Over 100 hand-picked examples.

Merkezin hedefi, diğer ülkelerden gelen gençleri belli bir zaman aralığında eğitmek olmalıdır.

O, dışarıya belli etmedi.

Bu mektubu kimin yazdığı belli değildir.

Onun bizi umursamadığı belli.

Bizim sınıfta belli bir çocuktan etkileniyorum.

Gerçek dost kara günde belli olur.

Hangi takımın kazanacağı belli olmaz.

Tom sürpriz partiyi bildiğini belli etmedi.

Belli belirsiz tanıdık geliyor.

Onun konuşma şeklinden açıkça belli olduğu için, o bir öğretmendir.

Belli ki yalan söylüyor.

Onun bir öğrenci olduğu belli.

Katılıp katılmayacağı belli değil.

O, duygularını belli etmez.

Toplantılar belli aralıklarla gerçekleştirildi.

Yalan söylediğin belli.

Belli ki yanılıyorsun.

Erken bunama için belli bir yaş sınırı var mı?

Belli bir noktadan sonra her şey biraz daha zor oldu.

Midenizin neden ağrıdığı belli.

Onu belli bir mesafede tutmak istiyor.

Midenin niçin ağrıdığı belli.

Beni gördüğünü belli etmeden uzaklaştı.

Belli oluyor mu?

Ona belli bir genç doktor tarafından bakıldı.

O belli değil miydi?

Niyetinizi belli etmeyin.

Belli ki, Tom'un aklında çok şey vardı fakat problemlerimizde bize yardım etmesi için biraz zaman harcamasını rica etmekten başka seçeneğim yoktu.

Diğer kişinin sizi aynı şekilde sevip sevmediği belli değilse, birini sevmek zordur.

Eğer bir ebeveyn iseniz, çocuklarınız için belli bir iş dalını çok istemenize izin vermeyin.

Toplum olarak belli standartları yakalamak zorundayız.

Çok belli oldunuz.

Kadın, işi kabul ettiğini çok belli etti.

Kadın görevi kabul ettiğini çok fazla belli etti.

Bir bakış veya bir kas hareketi bile düşünceyi belli eder.

Birini beklediğiniz çok belli oluyordu.

Belli yaşa gelince zihinsel performans düşer mi?

Ben de siz yalan söyleyince kızıp belli etmiyor muyum?

Bu belli.

Bay Brown'un gülüşünden beyninin içinde bir şeyler sakladığı belli oluyor.

Yerim belli oldu demek ne mutlu bana.

İyi insanlar yüzünden belli olur.

İyi insanlar yüzlerinden belli ama gerçek ihtiyaç sahiplerini nasıl belirleyeceğiz bana bu konuda yardımcı olur musunuz?

O kadını sevdiğim belli değil miydi de onu kaybettim?

Onun büyük bir artist olduğu belli.

Bu demek değildir ki çok az parayla geçinen insanları unuttum belli bir standartı herkesin yakalaması gerektiğini düşünüyorum ya siz?

Yatırımlar her yere yapılmalı ve herkes liyakatine göre belli mevkilere gelebilmeli.

Sistemin belli eksiklikleri var.

Tom'un ne yapacağı belli olmaz.

Adamın ne zaman doğduğu belli değil.

Belli ki Tom Mary'den hoşlanmıyor.

Belli ki bir şey hakkında üzgünsün.

Belli ki işinde çok iyisin.

Belli ki aklında başka şeyler var.

Belli ki Tom'u seviyorsun ve belli ki o da seni seviyor.

Belli ki Tom'u seviyorsun ve belli ki o da seni seviyor.

Artık ilgilenmediğin belli.

Tom'un Mary'yi sevmediği belli.

Tom'un hiçbir şey bilmediği belli.

Belli ki bir şey Tom'un dikkatini çekti.

Tom takdir edeceğin belli niteliklere sahip.

Tom'un belli bir cazibesi var, değil mi?

Onun ona âşık olduğu belli.

Tom'un Mary'ye âşık olduğu belli.

Tom'un yalan söylediği belli.

Tom'un sadece uyuyor gibi davrandığı belli.

Belli ki anlamıyorsun.

Belli ki Tom ilgilenmiyor.

Beni yarı yolda bırakmayacağınız nereden belli?

Belli ki bir sorunun var.

Aksanından belli olduğu gibi, o bir yabancı.

Belli ki o adam bizi yanıltıyor.

Belli olmaz ama genellikle haftada üç kez.

Ne başı belli ne kıçı.

Failin kim olduğu belli.

Yapanın kim olduğu belli.

Cevabı bildiği belli.

İnsanların ne yapacakları belli olmuyor.

Belli ki Tom sarhoş.

Uzun ve titiz bir çalışma yapıldığı belli.

Ne kadar belli etmemeye çalışsam da üzüldüğümü fark ediyor ve beni teselli etmeye uğraşıyordu.

Yapılacak şey belli.

Acı çektiği her hâlinden belli olan yaşlı bir insanı, zorla yatağından kaldırıp toplantılara sürüklüyoruz.

"Çocuklar belli bir sıraya göre mi durmak zorundalar?" - "Evet, yaşa göre, lütfen."

Yüzünden kaybolduğu belli oluyor.

Biraz yardım olmadan Tom'un bunu yapamayacağı belli.

Belli ki Tom'un aklı başka yerde.

Dört hafta boyunca burada kalamayacağımız çok belli.

Belli ki Tom'a hâlâ aşıksın.

Adamın niyeti bozuk, ne yapacağı belli olmaz.

Tom'un yorgun olduğu belli.

Tom'un Mary'ye olan yoğun ilgisi, bende şiddetli bir kıskançlık hissi uyandırdı. Ama belli etmedim.

Tom'un ne yapması gerektiğini bilmediği belli.

Tom'un Mary'yi çok sevmediği belli.

Belli bir yerde ikametiniz olmadığı için başvurunuz reddedilmiş.

Tom düşük belli kot pantolon giyiyor.

Tom'la birkaç dakika konuştuktan sonra onun Fransızcasının çok iyi olmadığı belli oldu, bu yüzden Mary İngilizceye geçti.

Gerçekten ne kadar zeki olduğunu belli etmek istemiyorsun.

Gerçekten ne kadar zengin olduğunu belli etmek istemiyorsun.

Ne olmak zorunda olduğu belli.

Bu bana belli birini hatırlatıyor...

Also check out the following words: şehridir, soru, yepyeni, Çinceyi, yazamıyorum, işime, yaradı, adi, davranış, Yurtdışında.