Turkish example sentences with "havaya"

Learn how to use havaya in a Turkish sentence. Over 100 hand-picked examples.

Çiçeklerin ve ağaçların temiz havaya ve taze suya ihtiyacı vardır.

Yapraklar havaya uçtu.

Kısa sürede kendini soğuk havaya alıştırdı.

Güneşli havaya rağmen, hava oldukça serindi.

Güzel havaya sahip olacağımızı düşünüyor musun?

Tom ellerini havaya doğru fırlattı ve vazgeçtiğini söyledi.

Tom kötü havaya rağmen gitmeyi planlıyor.

Tren hareket ederken havaya siyah duman bulutları püskürttü.

Bana havaya kimin keşfettiğini söyle.

Yarın için planlarımız havaya bağlı.

Bu sıcak havaya katlanamam.

Tom kazara kendini havaya uçurdu.

Tom köprüyü havaya uçurdu.

Bizim temiz havaya ihtiyacımız var.

Bu lastiğin biraz havaya ihtiyacı var.

Teröristler bir otobüsü havaya uçurdular.

O, elini havaya kaldırmadı.

Bu sıcak havaya dayanamıyorum.

O, kötü havaya rağmen geldi.

Bu sıcak havaya daha fazla katlanamıyorum.

Ben soğuk havaya alışkınım.

O, tamamen havaya bağlıdır.

Sanırım havaya bağlı.

Yeni perdeleri bugün havaya kaldırdı.

Gezimiz havaya bağlı.

Dinamitle büyük bir kayayı havaya uçurduk.

Barutla köprüyü havaya uçurdular.

Bu soğuk havaya çabuk alışırsınız.

Yakında buradaki havaya alışacaktır.

Ulusal bayramlarda bayrakları havaya kaldırmalıyız.

Gidip gitmeyeceğimiz havaya bağlı.

Kazayı kötü havaya bağladı.

Sanırım biraz temiz havaya ihtiyacım var.

Havaya toprağa isyan etmişim.

O kağıtları havaya atıyor.

Soğuk havaya alışkınım.

Parti kötü havaya bakılmaksızın düzenlendi.

Ben soğuk havaya alışığım.

Biraz havaya ihtiyacım var.

Tom topu aldı ve sonra onu havaya fırlattı.

Bu soğuk havaya alışkınım.

Kötü havaya aldırmadan dışarı çıkmaya karar verdim.

O, kötü havaya rağmen yine de geldi.

Bu sıra, bizim onu havaya kaldırabileceğimizden ağır.

Havaya alışacaksın.

Sanırım biraz havaya ihtiyacım var.

Tom onun önünde ellerini havaya kaldırdı.

Hayalim havaya uçtu.

Onlar kötü havaya rağmen arabayla gitmeye karar verdiler.

Tom ellerini havaya kaldırdı.

Bu havaya ihtiyacımız vardı.

Sadece biraz temiz havaya ihtiyacın var.

Tom sağ elini havaya kaldırdı.

Sana biraz havaya ihtiyacım olduğunu söyledim.

Ona biraz havaya ihtiyacım olduğunu söyledim.

Sadece biraz havaya ihtiyacım vardı.

Biraz havaya ihtiyacın var.

İşimizin başarısı havaya bağlıdır.

Tom topu havaya attı.

Tom çok açık havaya çıkmaz.

Ellerini havaya kaldır!

"Ne zaman geri döneceksin?" "Bu tamamen havaya bağlı."

Yumruklarını havaya kaldır.

"Ne zaman geri geleceksin?" "Bu tamamen havaya bağlı."

Soğuk havaya rağmen hala bahçede.

Elini havaya kaldır.

Bizim temiz havaya ihtiyacımız olduğu gibi, balıkların da temiz suya ihtiyacı var.

Polis: "Ellerini havaya kaldır!" diye bağırdı.

Havaya ihtiyacım var.

Adam kaçıranlar Tom'un binayı havaya uçurmasını söyledi.

Çiçeklerin ve ağaçların temiz havaya ve suya ihtiyacı vardır.

Yarın tenis oynayıp oynamayacağımız havaya bağlı.

Temiz havaya ihtiyacım var.

Ne zaman geri geliyorsun? Bu tamamen havaya bağlı.

Tom'a biraz havaya ihtiyacım olduğunu söyledim.

Ellerini havaya kaldır.

Tom biraz taze havaya izin vermek için pencereyi açtı.

Ne tür spor yaptığımız havaya ve mevsime bağlı.

Hiçbir şey havaya uçmadı!

Sadece biraz havaya ihtiyacım var.

Yaşlıların ruhları kötü havaya rağmen yüksekti.

Biraz temiz havaya ihtiyacım var.

Havaya bağlı.

Bira bahçelerinin çok müşteri alıp almadığı havaya bağlı.

Ellerinizi havaya kaldırın.

Biraz temiz havaya ihtiyacın var.

Tom bozuk parayı havaya attı ve sonra onu yakaladı.

Planör havaya yükseldi.

O onu havaya kaldırdı.

Onun purosundan bir duman halkası havaya doğru uçtu.

Duman havaya yükseldi.

Onlar şapkalarını havaya fırlattı.

Ben küçükken babam beni havaya atardı.

Pencereyi açmak istiyorum: Biraz temiz havaya ihtiyacım var.

Havaya atılan hedefi vurman gerekiyor.

İnsanların ne kadar bira içtikleri havaya bağlıdır.

İnsanların ne kadar bira içtiği genelde havaya bağlıdır.

Ben havaya biraz alıştım.

Henüz buradaki havaya alışmadım.

Sadece biraz temiz havaya ihtiyacım vardı.

Lastiğin havaya ihtiyacı var.

Also check out the following words: etmek, İki, yıldır, ilk, defa, film, izledim, bekarım, evdeyim, Londra'dayken.