Learn how to use elinde in a Turkish sentence. Over 100 hand-picked examples.
Translate in Safari and other macOS apps in one click.
Double-click translation for all websites and Netflix subtitles.
Get for freeInstall it to Chrome (or any other browser) on your computer and read the internet as if there were no foreign languages at all.
Get for free
O elinde olmadan gülümsedi.
Translate from Turkish to English
Erkek kardeşim elinde bir kamera tutuyor.
Translate from Turkish to English
Tebeşirden nefret ederim. Elinde toz bırakır.
Translate from Turkish to English
Onlar rüzgar ve havanın elinde, denizde kayboldular.
Translate from Turkish to English
O, elinde bir kalem tutuyor.
Translate from Turkish to English
Ülke düşmanın elinde.
Translate from Turkish to English
Elinde olmadan gözyaşlarına boğuldu.
Translate from Turkish to English
Polisin elinde hâlâ hiçbir ipucu yok.
Translate from Turkish to English
Sol elinde ne varsa bana göster.
Translate from Turkish to English
Tom elinde bir tabanca ile öldü.
Translate from Turkish to English
Gemi dalgaların elinde sürükleniyordu.
Translate from Turkish to English
Tom'un elinde ne var?
Translate from Turkish to English
Tom elinde bir cin ve tonikle odanın köşesinde durdu.
Translate from Turkish to English
Tom'un sağ elinde bir şeyi var.
Translate from Turkish to English
Tom'un elinde cin ve toniğe benzeyen bir şey vardı.
Translate from Turkish to English
Tom'un elinde hiç nakiti yok.
Translate from Turkish to English
Tom şu anda 100 yarda hızlı koşmada okul rekorunu elinde tutuyor.
Translate from Turkish to English
Gülmemek Tom'un elinde değildi.
Translate from Turkish to English
Mary'nin elinde bir çiçek var.
Translate from Turkish to English
Mary onu elinde tarttı.
Translate from Turkish to English
Mary için üzülmemek Tom'un elinde değildi.
Translate from Turkish to English
Mary'ye kızmamak Tom'un elinde değildi.
Translate from Turkish to English
Elinde ne var?
Translate from Turkish to English
Elinde bir mektupla merdivenlerden aşağı indi.
Translate from Turkish to English
Onun elinde bir kitap vardı.
Translate from Turkish to English
Onun elinde bir gülü vardı.
Translate from Turkish to English
Onun elinde çiçekler var.
Translate from Turkish to English
O, elinde bir çiçeğe sahiptir.
Translate from Turkish to English
Çocuğun elinde bir saati var.
Translate from Turkish to English
Topu her iki elinde tut.
Translate from Turkish to English
O, elinde bir dolma kalem tutuyordu.
Translate from Turkish to English
Ağlamamak elinde değildi.
Translate from Turkish to English
O, yüzmede rekoru elinde tutuyor.
Translate from Turkish to English
Onun elinde bir şeyi var.
Translate from Turkish to English
Tom'un elinde bir şey var.
Translate from Turkish to English
Cüzdanını elinde tuttu.
Translate from Turkish to English
Bana elinde ne olduğunu söyle.
Translate from Turkish to English
Her zaman elinde bir sopa tutar.
Translate from Turkish to English
Kızın elinde bir teleskobu vardı.
Translate from Turkish to English
Elinde bir bıçakla bana saldırdı.
Translate from Turkish to English
Onun için üzülmemek elinde değildi.
Translate from Turkish to English
Elinde bir bastonla yürüyordu.
Translate from Turkish to English
Oğlu hakkında endişelenmemek elinde değildi.
Translate from Turkish to English
Tom'un elinde değil.
Translate from Turkish to English
Elinde bir çiçek vardı.
Translate from Turkish to English
İmkanları iyileştirmek insanın elinde değil midir?
Translate from Turkish to English
Sağ elinde ne var?
Translate from Turkish to English
Tom sağ elinde bir şey tutuyordu.
Translate from Turkish to English
Tom sol elinde küçük bir el feneri tuttu.
Translate from Turkish to English
Tom'un elinde üç bileti var.
Translate from Turkish to English
Budistler 2000 küsur yıldır Buda'yı elinde lotus çiçeği ile resmederler.
Translate from Turkish to English
Elinde küçük bir şemsiye tutuyordu.
Translate from Turkish to English
Tom'un elinde bir bıçak vardı.
Translate from Turkish to English
O Allah'ın elinde.
Translate from Turkish to English
Tom elinde bir silah ile öldü.
Translate from Turkish to English
Tom hâlâ onların elinde.
Translate from Turkish to English
"Geçmişi ve geleceği bırak, gününü yaşa", "nasıl hissediyorsan öyle davran", "başkaları için değil kendin için yaşa", "sen de herkes kadar değerlisin, düşüncelerin ve duyguların da onlar kadar değerlidir" gibi aslında hiç de yanlış olmayan felsefi yargılar, köşe yazarlarının ve sunucuların elinde ve dilinde, toplumsal geleneklere, göreneklere, kültüre ve dile aykırı bireysel davranışların, nezaketsizliklerin, terbiyesizliklerin ve kültürsüzlüklerin yani "öğrenilmiş cehaletin" gerekçeleri olmaktadır.
Translate from Turkish to English
Yüz metre için dünya rekorunu elinde tutuyor.
Translate from Turkish to English
Tom bir elinde silah ve diğerinde bir bıçak taşıyor.
Translate from Turkish to English
Tom sağ elinde bir kalem tutuyordu.
Translate from Turkish to English
Tom'un sağ elinde keskin bir ağrısı vardı.
Translate from Turkish to English
Ders sırasında elinde olmadan uyuyakaldı.
Translate from Turkish to English
Tom'un yapması gerekmeyen şeyleri yapan bir sürü insan olduğunu fark etmesi elinde değildi.
Translate from Turkish to English
Neden dünya piyasalarında dönen para belli bir milletin elinde?
Translate from Turkish to English
Tom elinde bir boya fırçası vardı.
Translate from Turkish to English
Tom elinde şapkasını tutuyor.
Translate from Turkish to English
Tom elinde bir paket tutuyor.
Translate from Turkish to English
Tom sağ elinde yanan bir mum tutuyor.
Translate from Turkish to English
Tom sağ elinde büyük bir av bıçağı var.
Translate from Turkish to English
Dr. Valeri 8 ocak 1994 ten Mart 1995 e kadar uzayda kalan bir Rus kozmonottur. Uzayda en uzun süre kalma rekorunu elinde bulunduruyor.
Translate from Turkish to English
Tom sol elinde şarapla dolu bir bardak tutuyordu.
Translate from Turkish to English
Elinde küçük bir kutu vardı.
Translate from Turkish to English
Tom'un sol elinde üç parmağı eksik.
Translate from Turkish to English
Bu senin elinde, Tom.
Translate from Turkish to English
Tom'un elinde bir içki vardı.
Translate from Turkish to English
Tom'un elinde bir şey vardı.
Translate from Turkish to English
Tom elinde olmayan sebeplerle Boston'da tutuklandı.
Translate from Turkish to English
Tom elinde olmayan sebeplerle gözaltına alındı.
Translate from Turkish to English
Ona düşmanlarının elinde kötü muamele edildi.
Translate from Turkish to English
Güç Tom'un elinde.
Translate from Turkish to English
Tom'un elinde üç bilet var.
Translate from Turkish to English
Ne kadar sevindirici ki rızkım başkasının elinde değil.
Translate from Turkish to English
Bir erkeğin elinde bir demet çiçek varsa, bu onun botanik çalışmayacağı, fakat anatomi çalışacağı anlamına gelir.
Translate from Turkish to English
Elinde ne olduğunu bana göster.
Translate from Turkish to English
Tom sol elinde bir şey taşıyor.
Translate from Turkish to English
Elinde ne olduğunu göreyim.
Translate from Turkish to English
Tom elinde bir içki olan kadına doğru yürüdü ve ona adının ne olduğunu sordu.
Translate from Turkish to English
Tom'un elinde bir dolma kalem var.
Translate from Turkish to English
Polis odaya girdiğinde Tom elinde kanlı bir bıçak tutuyordu.
Translate from Turkish to English
Tom elinde tuttuğu kitabı Mary'ye verdi.
Translate from Turkish to English
Onun elinde bir çiçek var.
Translate from Turkish to English
Tom kitabı elinde tuttu.
Translate from Turkish to English
O, elinde bir çiçek tutuyordu.
Translate from Turkish to English
Tom sol elinde bir şey tutuyordu.
Translate from Turkish to English
Elinde iddianı haklı gösterecek bir şey var mı?
Translate from Turkish to English
Elinde çekiç olan bir adama her şey bir çivi gibi görünür.
Translate from Turkish to English
O her zaman elinde bir mendil tutar.
Translate from Turkish to English
Tom sağ elinde bir sineklik ile mutfağa yürüdü.
Translate from Turkish to English
Elinde ne olduğunu görmek istiyorum.
Translate from Turkish to English
Elinde tavşan olan kişi avcıdır.
Translate from Turkish to English
Tom bir elinde bir bardak viski ve diğerinde de bir sigara tutuyordu.
Translate from Turkish to English