Learn how to use yüksek in a Turkish sentence. Over 100 hand-picked examples.
Translate in Safari and other macOS apps in one click.
Double-click translation for all websites and Netflix subtitles.
Get for freeInstall it to Chrome (or any other browser) on your computer and read the internet as if there were no foreign languages at all.
Get for free
Everest Dağı dünyanın en yüksek zirvesidir.
Translate from Turkish to English
Şu yüksek binaya bakın.
Translate from Turkish to English
Firma yüksek kaliteli ürünleriyle tanınmaktadır.
Translate from Turkish to English
Her şahsın öğrenim hakkı vardır. Öğrenim hiç olmazsa ilk ve temel safhalarında parasızdır. İlk öğretim mecburidir. Teknik ve mesleki öğretimden herkes istifade edebilmelidir. Yüksek öğretim, liyakatlerine göre herkese tam eşitlikle açık olmalıdır.
Translate from Turkish to English
Yüksek lisans yapmayı planlıyorum.
Translate from Turkish to English
Aşama 1. 0.5 litre bitkisel yağı (herhangi bir içyağı veya yağın ve içyağının bir karışımı) yüksek ateşte çömlekte ısıtın, 400 gram doğranmış soğan ekleyin, soğanlar sarı bir renge ulaşana kadar kızartın, sonra da 1 kilogram et (hangi cins olursa olsun) ekleyin.
Translate from Turkish to English
Daha yüksek eğitim kalitesi, en yüksek uluslararası standartlara cevap vermelidir.
Translate from Turkish to English
Daha yüksek eğitim kalitesi, en yüksek uluslararası standartlara cevap vermelidir.
Translate from Turkish to English
O, yüksek bir sesle ağlamaya başladı.
Translate from Turkish to English
Fuji Dağı Japonya'nın en yüksek dağıdır.
Translate from Turkish to English
Japonya'daki en yüksek dağ hangisidir?
Translate from Turkish to English
Kendisine "HAYIR" dedi. Yüksek sesle "EVET" dedi.
Translate from Turkish to English
Yüksek tansiyonum var.
Translate from Turkish to English
Japonya yüksek teknoloji endüstrisinin lideridir.
Translate from Turkish to English
Yüksek sesle ağlamaktan kendimi alamadım.
Translate from Turkish to English
Yuri Andropov, 16 Haziran 1983'te Yüksek Sovyet Prezidyumu başkanlığına seçildi.
Translate from Turkish to English
Everest dağı dünyanın en yüksek zirvesidir.
Translate from Turkish to English
Herkes işitebilsin diye lütfen yüksek sesle oku.
Translate from Turkish to English
İngilizceyi yüksek sesle okumalısın.
Translate from Turkish to English
Onlar, hayırseverleri olarak onu yüksek itibarda tuttu.
Translate from Turkish to English
Yüksek yerlerde arkadaşlara sahip olmak güzel olmalı.
Translate from Turkish to English
Bu arabanın fiyatı çok yüksek.
Translate from Turkish to English
Maymun yüksek bir ağaca tırmanıyor.
Translate from Turkish to English
Cambridge Üniversitesi'nde öğrenim zorluğu çok yüksek olmasına rağmen, çok sayıda öğrencinin hâlâ dışarı çıkmak ve eğlenmek için zamanı var.
Translate from Turkish to English
Bu bina mimarın en yüksek başarısıdır.
Translate from Turkish to English
O kendini daha uzun göstermek için yüksek topuklu ayakkabılar giyiyor.
Translate from Turkish to English
Birisi yüksek sesle kapıyı çalıyor.
Translate from Turkish to English
Başkalarını rahatsız ettiklerini öğrendiklerinde yüksek sesle konuşuyorlardı..
Translate from Turkish to English
Daha yüksek sesle konuşun böylece herkes sizi duyabilir.
Translate from Turkish to English
Herkes beni duyabilsin diye yüksek sesle konuştum.
Translate from Turkish to English
Kule, 220 metre kadar yüksek.
Translate from Turkish to English
Çok yüksek sesle konuşmak zorunda değilsiniz.
Translate from Turkish to English
Şirket iflasları geçen ay yüksek bir düzeyde devam etti.
Translate from Turkish to English
Kışın böyle yüksek bir dağa tırmanmamalısın.
Translate from Turkish to English
Kışın öyle yüksek bir dağa tırmanmasaydın iyi olurdu.
Translate from Turkish to English
New York'ta çok sayıda yüksek binalar vardır.
Translate from Turkish to English
Aniden yüksek bir gürültüyle kapı kapandı.
Translate from Turkish to English
Japonya'daki hiçbir dağ Fuji dağından daha yüksek değildir.
Translate from Turkish to English
Japonya'da hiçbir dağ Fuji dağı kadar yüksek değildir.
Translate from Turkish to English
O yüksek bir maaş alır.
Translate from Turkish to English
Doktor bana daha az yüksek kalorili atıştırmalıklar yememi söyledi.
Translate from Turkish to English
O, yetenekleri ile ilgili yüksek bir görüşe sahipti.
Translate from Turkish to English
Tom yüksek proteinli olmalarına rağmen solucanları yemek istemiyordu.
Translate from Turkish to English
Süt sudan daha yüksek bir ısıda kaynar.
Translate from Turkish to English
Oğlum yüksek okula girdi.
Translate from Turkish to English
Onun denemesi, sorunun sadece yüzeysel bir analizini yaptı, bu yüzden sınıfta en yüksek notu aldığında ona gerçekten büyük bir sürpriz olmuştu.
Translate from Turkish to English
Büyük bir unvan mutlaka yüksek bir görev anlamına gelmez.
Translate from Turkish to English
Hakem, tenis kortunun yan tarafında yüksek bir sandalyede oturuyor.
Translate from Turkish to English
O ülkede en yüksek dağın adı nedir?
Translate from Turkish to English
Yeni üretim süreci, yüksek verim elde eder.
Translate from Turkish to English
Yüksek yen değerinin nasıl üstesinden gelineceği büyük bir sorundur.
Translate from Turkish to English
Resmin maliyeti çok yüksek.
Translate from Turkish to English
Nick Tokyo'daki yüksek fiyatlar hakkında bana şikâyette bulundu.
Translate from Turkish to English
Fiyatların çok yüksek gittiğini duyduğuma şaşırdım.
Translate from Turkish to English
Adam onun yüksek sesle protestosuna aldırmadı.
Translate from Turkish to English
Ses çok yüksek.
Translate from Turkish to English
Radyonun sesi çok yüksek. Lütfen sesi kısın.
Translate from Turkish to English
Japonya dünyanın yüksek teknoloji endüstrisinin lideri.
Translate from Turkish to English
Tom yüksek ağaca tırmanmaya çalıştı.
Translate from Turkish to English
Tom şirketindeki en yüksek satış için ödül aldı.
Translate from Turkish to English
John G. Roberts, ABD Yüksek Mahkemesi Başyargıcıdır.
Translate from Turkish to English
Toprağımız bu yıl yüksek verim verdi.
Translate from Turkish to English
Yüksek sesle konuşmalısın.
Translate from Turkish to English
Bu şimdiye kadar gördüğüm en yüksek bina.
Translate from Turkish to English
Kira çok yüksek.
Translate from Turkish to English
Şu yüksek binaya bak.
Translate from Turkish to English
Bu balıklar yüksek basınç ve ışık yokluğu alışıktır.
Translate from Turkish to English
Yüksek ateşim var.
Translate from Turkish to English
Tom neredeyse yüksek sesle kahkaha atacaktı.
Translate from Turkish to English
Tom yüksek sesle güldü.
Translate from Turkish to English
Tom kolesterol seviyesinin biraz yüksek olabileceğinden endişeliydi.
Translate from Turkish to English
Tom Mary'ye çok yüksek sesle gülmemesini söyledi.
Translate from Turkish to English
Bahçenin etrafında yüksek bir duvar vardı.
Translate from Turkish to English
Tüm bahçenin etrafında yüksek bir duvar duruyor.
Translate from Turkish to English
Tom müziğin çok yüksek olduğunu düşünüyordu fakat kalkıp kısamayacak kadar yorgundu.
Translate from Turkish to English
Duvar köpekleri dışarıda tutacak kadar yüksek değildi.
Translate from Turkish to English
Tom'un kesinlikle yüksek yerlerde çok sayıda arkadaşları var.
Translate from Turkish to English
Tom yüksek sağlık giderleri olduğu için maaşıyla geçinemiyor.
Translate from Turkish to English
Öğretmen Tom'a ona bir C 'den daha yüksek bir şey veremediğini söyledi.
Translate from Turkish to English
Yüksek sesle konuşmak zorunda değilsin. Seni çok net şekilde duyabiliyorum.
Translate from Turkish to English
Sendikanın liderleri, daha yüksek ücret için ortalığı karıştırıyorlardı.
Translate from Turkish to English
Bu, Japonya'nın en yüksek kulesi.
Translate from Turkish to English
Bay Hopkins öyle bir yüksek sesle konuştu ki onu üst kattan duyabiliyordum.
Translate from Turkish to English
Tsuyama'da en yüksek dağın Takiyama olduğunu düşündüm.
Translate from Turkish to English
İthalat malları yüksek vergilere tabidir.
Translate from Turkish to English
Bugün onun morali yüksek.
Translate from Turkish to English
Tom, daha yüksek bir maaş istedi.
Translate from Turkish to English
Caddenin karşısındaki o yüksek bina Tom'un çalıştığı yerdir.
Translate from Turkish to English
John yüksek sesle garsonu çağırdı.
Translate from Turkish to English
Bert yüksek okula gitmez, değil mi?
Translate from Turkish to English
John o kadar yüksek sesle konuştu ki onu üst kattan duyabildim.
Translate from Turkish to English
Bu sefer Bob'un kazanma olasılığı yüksek.
Translate from Turkish to English
John yüksek sesle davulları çalıyordu.
Translate from Turkish to English
Tom obua sırasında yüksek sesle burnunu sildi.
Translate from Turkish to English
Bu Japonya'da en yüksek kule.
Translate from Turkish to English
Tom elinden geleni yaptı, ama Mary'den daha yüksek not alamadı.
Translate from Turkish to English
Fiyatların çok yüksek olduğunu düşündüğü için, Tom o mağazada hiçbir şey satın almadı.
Translate from Turkish to English
Yüksek sesle okuyun.
Translate from Turkish to English
Daha yüksek, lütfen.
Translate from Turkish to English
Fiyatlar yüksek.
Translate from Turkish to English
O yüksek sıçrayabilir.
Translate from Turkish to English
Also check out the following words: iyisi, yat, götürecektir, yetmez, arkadaşıdır, yüzebiliyor, konuşabilirim, hatırladım, açıklaması, ayrıntılı.