Turkish example sentences with "ucuz"

Learn how to use ucuz in a Turkish sentence. Over 100 hand-picked examples.

Yemeğimiz ucuz.

Bu ucuz değildi, değil mi?

Daha ucuz bir odanız var mı?

O, ucuz görünüyordu.

Öyle ucuz bir otelde misafir edilmesi tuhaf.

Gıda ve giyim tezgahlarındaki ürünler çok ucuz.

Dört gece için sahip olduğunuz en ucuz odayı istiyorum.

Ben bir hafta için en ucuz arabanızı kiralamak istiyorum.

Kaykayların genellikle tekerlekli patenlerden daha ucuz olduklarını düşünüyorum.

Tom ve Mary ucuz mobilya ile evlerini döşediler.

Tom bir zamanlar ucuz bir restoranda yemek yedi ve gıda zehirlenmesi oldu, bu yüzden artık nerede yemek yediği hakkında çok dikkatli.

Tom, pahalı şarap ve ucuz şarap arasındaki farkı söyleyemez.

Tom pahalı şarap ve ucuz şarap arasındaki farkı tadamaz.

Tom onun mahallesinde yaşayan çocuklara vermek için bir sürü ucuz kameralar aldı.

Tom çok ucuz bir kamera satın aldı.

Balık bugün ucuz.

O ucuz bir mağaza.

Ucuz kurtulduk.

Onun elbisesi ucuz görünüyordu.

O ucuz, değil mi?

O hem iyi hem de ucuz.

Motosikletler çok ucuz.

Bu ucuz görünüyor.

Daha ucuz bir şeyin var mı?

Hangisi daha ucuz, bu mu yoksa o mu?

Bisikleti çok ucuz fiyata aldım.

Onu biraz ucuz veremez misin?

Bu ikisinden daha ucuz olanıdır.

Senin gözde ucuz şarabın nedir?

Hiç daha ucuz odalarınız var mı?

O genellikle köpeğini ucuz köpek maması ile besler.

Ev ucuz gitti.

Daha ucuz koltuklarınız var mı?

Bana daha ucuz birini gösterin, lütfen.

En ideal olan, yemeğin lezzetli, ucuz, sağlıklı olması ve duyguları incitmemesidir.

Ucuz olan iyi bir mağaza biliyorum.

9:00'dan sonra aramak daha ucuz mudur?

Ucuz şey giymez.

Bu, şehirde en ucuz mağazadır.

O sadece ucuz bir reklam kampanyası.

Mantar şu an mevsiminde; o yüzden ucuz.

Herhangi bir ucuz mağaza biliyor musun?

Bu çanta hem iyi hem de ucuz.

Ucuz olarak nerede meyve alacağımı öğrendim.

Ucuz olduğu sürece, herhangi bir saat işimi görür.

Bu araba onun alması için yeterince ucuz.

Ucuz olmak şartıyla, herhangi bir saat işimi görür.

Biraz daha ucuz olan bir odanız var mı?

Rüzgar ucuz ve temiz bir enerji kaynağıdır.

Ucuz iyi bir restoran biliyorum.

Onun elbiseleri çok ucuz malzemeden yapılmıştır.

Bunları düzine ile ısmarlarsan daha ucuz.

Gerçekten ucuz olan küçük mütevazı bir dükkan biliyorum.

Bazıları pahalı ve diğerleri çok ucuz.

Şimdi mantar mevsimi, bu yüzden ucuz.

Konuşma ucuz.

Ucuz değil.

O çok ucuz.

Hata yaptığım her sefer için bir nikelim olsa, daha ucuz hatalar yapardım.

Oh, o ucuz!

O gerçekten ucuz.

Bu kamera ucuz.

Şirket kâr payını arttırmak için ucuz iş gücü kullanıyor.

Yakınlarda ucuz bir otel biliyor musunuz?

Yakınlarda ucuz bir otel biliyor musun?

Apartman ucuz fakat sadece ortak banyoları var.

Sence marketteki tavalardan hangisini almalıyım? O ithal tava daha ucuz fakat yerli malı biraz daha pahalı.

Bence ucuz olan daha konforluydu.

Bu ucuz değil.

Ucuz görünüyor.

Her şey çok ucuz.

Daha ucuz bir yayınınız var mı?

Eğer oraya otobüs ile gidersen daha ucuz.

Tom'un istediği gitarı alacak yeterli parası yoktu bu yüzden daha ucuz olanını aldı.

Ucuz atlattık.

Boston'dayken ucuz bir otelde kaldım.

O kadar ucuz değil.

Almanya'da biranın sudan daha ucuz olduğunu duydum. Bu doğru mu?

Almanya'da biranın sudan daha ucuz olduğu duydum. Doğru mu?

Tom, ucuz ve pahalı şarap arasındaki farkı söyleyemez.

Onları üretmek için en ucuz yer olduğundan dolayı elbiselerimizin çoğu Bengladeş'te yapılırlar.

Tom bir şişe ucuz kırmızı şarap aldı.

Tom Boston'u ziyaret ettiğinde ucuz bir otelde kaldı.

Şimdi Matsutake mantarlarının mevsimi bu yüzden onlar ucuz.

Süt Tom'un evinin yanındaki süpermarkette gerçekten biraz daha ucuz.

Trenle gitmek daha ucuz.

Kore'ye üç gece ve dört günlük bir gezi 30.000 yen. Bu çok ucuz.

İç hatlarda ucuz bir uçak biletiniz var mı?

Bizim yemeğimiz ucuz.

Kira ucuz.

Petrol artık ucuz bir yakıt değil.

Aracılar evleri ucuz fiyatla almaya çalışıp sonra da astronomik fiyatla satıyorlar.

O mağazadan ucuz bir video kaset kaydedici aldım.

Hatay'da aldığım zeytinyağı sabunlarını gerçekten seviyorum. Halbuki onlar ucuz değil.

O saat bundan ucuz.

Tatoeba'ya katkıda bulunmak ucuz bir hobidir.

Ucuz mal alacak kadar zengin değilim.

Ne kadar ucuz yaşıyoruz!

Onların hepsinden en ucuz olan yöntem budur.

Ucuz polemik yapmadı.

Çok ucuz olan kitabı satın aldım.

Also check out the following words: konuşmuyor, görüşüne, göre, inatçı, gittim, şirin, yanlışlıkla, çarptı, isteyen, adama.