Turkish example sentences with "parası"

Learn how to use parası in a Turkish sentence. Over 100 hand-picked examples.

Onun 100 dolardan az parası yok.

Onun bankada bolca parası var.

Onun parası yoktu ve herhangi bir yiyeceği alamıyordu.

Onun on beş dolardan fazla parası yok.

Aptal ve parası çabuk ayrılırlar

Yeni bir araba için parası yok.

Onun yeterinden fazla parası oldu.

Onun biraz parası var.

İtalyan, Almanya'da kahvesi için Yunan euro parası ile ödeme yaptı.

Tom her zaman parası yok gibi görünüyor.

Onun bankada bir miktar parası var.

Onun çok fazla parası yok.

Şu ülkenin parası petrolden geliyor.

Tom bankadaki on milyon dolardan fazla parası ile öldü.

Onun parası çok.

Onun çok parası yoktur.

Parası olan konuşur.

Tom'un erkek kardeşinin sahip olduğundan daha az parası var.

Tom yeterli parası olmadığı için bizimle Boston'a gidemedi.

Yumi'nin şimdi çok parası var.

Tom'un parası bitiyor.

Tom'un parası tükendi.

Tom o faturayı ödemek için yeterli parası olup olmadığını merak etti.

Tom'un birkaç bakkal almak için yeterli parası vardı.

Kongre'nin parası yoktu.

Güneylilerin yeniden inşa etmek için hiç parası yoktu.

Savaş Kongresi'nin hiç parası yoktu.

Ailesinin çok parası yoktu.

İnsanların yeni mallara harcamak için daha fazla parası vardı.

Parası olan Amerikalılar yatırım için korkuyorlardı.

Birçok Amerikalının bir otomobile sahip olmak için parası yoktu.

Onların hiç parası kalmamıştı.

Onun yolculuk için bol miktarda parası vardı.

Tom böylesine güzel bir yemek için ödeyecek yeterince parası olup olmadığı hakkında endişeli.

Tom'un sonuçta Mary'ye elmas bir yüzük alması için yeterli parası olmalıydı.

Tom hiç parası yokmuş gibi davrandı.

Tom'un güvenli bir yere gizlenmiş biraz parası var.

Tom'un benim sahip olduğumdan daha çok parası var.

Tom'un harcayabileceğinden daha çok parası var.

Tom'un bu mağazadaki herhangi bir bilgisayarı almak için yeterli parası var.O sadece hangisini alacağına karar vermeli.

Tom'un o tür parası yok.

Tom hesabı ödemek için cüzdanında yeterli parası olduğunu düşünmüyordu.

Tom'un otomattan bir içecek satın almak için yeterli bozuk parası yoktu.

Tom'un çok az parası var.

Tom kaç parası olduğunu görmek için cüzdanını kontrol etti.

Tom'un kesinlikle eskisi gibi parası yok.

Tom Mary'ye ne kadar parası olduğunu sordu.

Herkes Tom'un Mary ile parası için evlendiğini düşünüyor.

O, fakir olmaktan çok uzak, aslında çok parası var.

Bazen zengin insanlar çok parası olmayan diğer insanlara tepeden bakarlar.

Ödül parası dünya gezisine gitmeme olanak sağladı.

Onun şimdi parası yok.

Onun yanında az parası var.

Jack'in yeni bir bisiklet satın almak için parası yok.

Haruki'nin yanında çok parası yok.

Ann'in yanında biraz parası var.

Tom'un yeterli parası olmadığı için satın almak istediği şeyi alamaz.

Tom'un yeterli parası yoktu.

Tom'un çok parası yoktu.

Tom'un henüz istediği arabayı almak için yeterli parası yok.

Tom'un yeterli parası yok.

Tom'un bir fincan kahve için yeterli parası yok.

Tom parası ile ne yapacağını bilmiyor. Onun çok fazla parası var.

Tom parası ile ne yapacağını bilmiyor. Onun çok fazla parası var.

Onun hiç parası yoktu.

Onun hiç parası yok.

Tom'un hiç parası yoktu.

Onun parası bitti.

Tom'un hiç parası kalmamıştı.

Bu Kanadalı parası mı?

Bütün parası bitti.

Tom'un çok parası var.

Onun çok parası yoktu.

Tom'un parası bitti.

Onun yeterli parası yoktu.

Tom'un oldukça çok parası var.

Tom'un asla çok parası olmadı.

Onun 10,000 yenden daha fazla parası yok.

Onun bütün parası soyuldu.

Onların her zaman parası az.

O, onu bütün parası için kandırdı.

Tom'un cebinde hiç parası yok.

Onun çiftliği almak için parası yok.

Tom'un parası var. Fakat o kadar çok mutlu değil.

O, onunla parası için evlendi.

Bankada onun çok parası vardı.

Onun bankada çok parası var.

Onun hiç parası yoktu, böylece o benimle gidemedi.

Onun parası var.

Onun bir araba alması için yeterli parası yok.

Onun o zaman yanında parası yoktu.

Onu almak için yeterli parası var.

Onun kendine ait bir miktar parası var.

Onun 100 dolardan daha fazla parası yok.

Parası var, ama mutlu değil.

Gerekenden daha fazla parası var.

Bir kenara konulmuş biraz parası var.

Kullanabileceğinden daha çok parası var.

Tom'un taksiye ödeyecek parası yoktu.

Bir sürü parası olduğunu söyledi.

Tom'un bankada çok parası var.

Also check out the following words: hoşlanıyor, Neredeydin, Hata, yapmayacaksın, âşığım, evlenmek, şimdi, yaşında, Pokémon, izleyerek.