Turkish example sentences with "oyunu"

Learn how to use oyunu in a Turkish sentence. Over 100 hand-picked examples.

Go büyük ihtimalle benim ülkemdeki en popüler Japon oyunu olsa da o bile bazı üniversite öğrencileri dışında pek bilinmiyor.

Oyunu ilk kez başlattığınızda oyun yapılandırma seçeneklerini ayarlayabilirsiniz.

Avcılık oyunu bu huzurlu vahşi doğada yasaklanmıştır.

Zamanında vuruş olmasaydı, bizim takım oyunu kaybetmiş olurdu.

Futbol oyunu yarın.

Bana babam tarafından bir bilgisayar oyunu verildi.

Kart oyunu için bize katılmak ister misiniz?

Tom ve arkadaşları, çoğu kez gece yarısına kadar kart oyunu oynar.

L. A. Lakers oyunu çantada keklik aldı.

Ne yazık ki, oyunu iptal etmek zorunda bırakıldık, ki bunu dört gözle bekliyorduk.

Oyuncuların çoğu grip yüzünden keyifsiz oldukları için koç oyunu iptal etti.

Futbol oyunu kötü hava yüzünden ertelenmişti.

Polo gibi at sırtında oynanılan bir oyunun aksine futbol aslında ayakla oynanılan bir top oyunu demekti.

Fransız hükümeti, ulusal bütçeyi vergi mükelleflerinin dengelemesi için meydan okuyan online bir oyunu piyasaya sürdü.

Hakem oyunu faul olarak nitelendirdi.

Onun bu oyunu kazanması muhtemeldir.

O, muhtemelen bu oyunu kazanır.

Bilgisayar oyunu oynuyorum.

Kaplanlar oyunu kaybetti, bizim için bir sürpriz oldu.

Oyunu sadece 529 seyirci izledi.

John oyunu kazanacağından emin.

Hangi takım oyunu kazanacak?

Hangi takım oyunu kazandı?

Oyunu hangi takımın kazanacağı önemli değil.

Tom uygulama sırasında sol dizini incitti, bu yüzden John oyunu yerinde oynamak zorunda kaldı.

Tom takımının oyunu kazanacağını hissediyor.

Bir sonraki oyunu oynamama izin ver.

Dün gece beyzbol oyunu izledim.

Ben dün gece televizyonda bir beyzbol oyunu izlemek için iki saat harcadım.

Tom bu oyunu kazanacak.

Ted'in oyunu kazanacağı belliydi.

Bill, stadyumda bu oyunu izliyor olabilir.

Biz oyunu kaybettik.

Bizim takım oyunu kazandı.

Ben bir TV oyunu oynuyorum.

Ben oyunu kolay buldum.

En sevdiğin kelime oyunu nedir?

Keşke oyunu kazansaydık.

Lütfen oyunu denememe izin verin.

O, oyunu kazanacağından emin.

Biz oyunu izlerken keyif aldık.

Takımımız ilk oyunu kaybetti.

Tokyo'da bir kabuki oyunu izledim.

O, muhtemelen oyunu kazanacak.

Maalesef oyunu kaybedeceğiz.

Oyunu çok heyecan verici buldum.

Tom Mary ile atçılık oyunu oynadı.

Nerede bir futbol oyunu görebilirim?

Oyunu izlemeye gidelim mi?

Bir golf oyunu oynamak istiyorum.

Dün gece televizyonda beyzbol oyunu izledik.

Onun oyunu bir hit idi.

Neyse ki, o oyunu kazandı.

O, oyunu mutlaka kazanacak.

Gelecek sefere oyunu kazanacağım.

Beyzbol oyunu oynayalım.

Onun oyunu kazanmasını istiyoruz.

Oyunu kaybettim.

Oyunu ertelemek zorunda kalacağız.

Takımımız muhtemelen oyunu kazanacak.

Ben o oyunu görünce, her zaman ağlarım.

TV de basketbol oyunu izledim.

Bir sonraki oyunu kazanmaya istekliler.

Oyunu kazanacağımızdan emindik.

Oyunu başından sonuna kadar izledim.

Dama oyunu oynuyorlardı.

Tüm oyunu kazanma umudu kayboldu.

Oyunu önümüzdeki Pazara ertelemek zorundayız.

Beyzbol oyunu izleyerek keyf aldık.

Oyunu kazanabileceğimizi umuyorduk.

Oyunu izlerken heyecanlıydık.

Oyunu kazanması tamamen şanstı.

Televizyonda bir beyzbol oyunu izledim.

Futbol oyunu büyük bir kalabalığı cezbetti.

Onun oyunu kazanacağına bahse girdim.

Oyunu baştan sona kadar izledim.

Futbol oyunu şu an yayında.

Tiyatro grubu yeni oyunu sahneledi.

Oyunu bıraktılar ve bana baktılar.

Televizyonda bir beyzbol oyunu izledik.

Bu oyunu çok ilginç bulacaksınız.

Özellikle oyunu görmek istemiyorum.

Oyuna ilk kez başlarken oyunu yapılandırma seçeneklerini ayarlayabilirsiniz.

Bazı çocuklar sürekli video oyunu oynar.

Yağmurdan dolayı oyunu iptal etmek zorunda kaldık.

TV'de beyzbol oyunu izlemek ister misin?

Bir rugby oyunu için kaç kişiye ihtiyacınız var?

Hangi oyunu oynarsa oynasın, o her zaman kazanır.

Dün gece televizyonda bir basketbol oyunu izledi.

Geçen cumartesi heyecan verici bir beyzbol oyunu izledim.

Bu sıkıcı oyunu izlemekten usandım.

Bir video oyunu oynayarak eğlendiler.

Beyzbol oyunu ile ilgili açıklama yapmak zorunda kaldı.

Kazanmaya başlayıncaya kadar bu oyunu sevmedim.

Bu oyunu severim.

Bu oyunu kazandık.

Oyunu kaybettin.

Oyunu kazandım.

Bu oyunu hatırlıyor musun?

Pazar günü genellikle kart oyunu oynarız.

Video oyunu oynamaya son ver. Bağımlı oldun.

Also check out the following words: söylemeye, gerek, çalışmayı, Niye, uzağa, koştu, zaten, başladı, Çoğu, erkek.