Turkish example sentences with "hep"

Learn how to use hep in a Turkish sentence. Over 100 hand-picked examples.

O hep baktı, ama asla, mutlu değildi.

O, neredeyse hep evde.

Niye hep ben?

Hep aynı dizeleri çalarsan monotonluk gelişir.

Benden sonra hep birlikte okuyun.

Hep lakayıt takılıyorsun.

Onlar altıda varırlar ve sonra hep birlikte akşam yemeği yeriz.

Ben her zaman kardeşlere sahip olmanın nasıl bir şey olduğunu hep merak ettim.

O, hep gülümser.

Tom ve Mary hep kavga eder.

Hep birden koşmaya başladılar.

Felaketler hep peş peşe gelirler.

O hep meşgul.

O hep soluk görünüyor.

O, o günlerde hep içki içiyordu.

O hep şikayet eder.

Onlar hep birlikte başladılar.

Çok fazla aksiyon içermeyen filmlerde hep sıkılırım.

Şiddetli yağmurla seli hep ilişkilendirirlerdi.

Bu ülkede, biz, yükvücut bir millet, yekvücut bir halk olarak yücelir veya düşeriz. Gelin, siyasetimizi uzun zamandır zehirleyen o aynı partizanlık, detaycılık ve hamlık duygularının cazibesine, hep birlikte karşı koyalım.

Burada olmaması garip. Hep bu vakitte gelirdi.

Yeni bir yıl hep umut getirir.

Kalp krizlerinin doğanın size öleceğinizi söyleme şekli olduğunu hep düşünürdüm.

Roma'da yaşamayı hep istemişimdir.

Gülüşün beni hep mutlu ediyor.

Karım hep bir şeylerden şikayet ediyor.

Kız kardeşim odasını hep temiz tutar.

İnsanların isimlerini hep unutuyorum.

İsimleri hatırlamakta hep zorlanırım.

Saat 5 ile 6 arası hep buradadır.

Kızı için hep endişelenir.

Gerçekten mi? Kitaplarını hep okuduğun, sevdiğin bir yazarın var mı?

Hep sana bakıyor. Seni seviyor olmalı.

Hayatının hangi evresinde olursan ol, içinde hep küçük bir çocuk barındırırsın.

Hep bir spor arabam olsun istemişimdir.

O hep korkar.

Ya hep ya da hiç.

Ben bunu hep yaparım.

Ben bunu hep söylemişimdir.

Aslan payını hep sen alıyorsun!

Bu şarkı bana hep okul yıllarımı hatırlatmıştır.

O, cep telefonunu hep kaybediyor.

Ne zaman bir kütüphane görsem; gönlümden hep gidip içindeki her şeyi okuyana kadar orada kalmak geçer.

Kendini hep bizden üstün gördün.

Onun eylemleri hep sözleriyle çelişiyordu.

Hep buradaydım.

Ne zaman hoşuma giden bir şey bulsam, hep pahalı olur.

Bu şarkı bana hep okul günlerimi hatırlatır.

Bu hep söylediğim şey.

Hep böyle bir saçmalık yaparsın.

Ne olursa olsun, hep yanında olacağım.

Sanırım hep birlikte gitmeliyiz.

Hep geç kalıyorsun.

Futbol basit bir oyundur.22 Adam bir topun peşinden 90 dakika boyunca koşar ve sonunda hep Almanların kazandığı bir oyundur.

Lyusua Mahler'i dinlerken hep ölümü ve sonsuz yaşamı düşünüyordu.

Sen bana hep yukarıdan baktın değil mi?

Neden bu ülkenin aydınlık yüzleri hep erken ölmüştür diye de düşünmüşümdür.

Tom'un yaşamı beni hep etkilemiştir.

Duble çay ve fincan çay hep var mıydı?

Tiyatro çok basit hep zamanında geldiğiniz için olayları çözmek zor olmuyor.

Ben hep uyuyorum değil mi?

Ebeveynlerimi ben düşündüm ama çocuklarımı birbirine emanet edecek milleti hep beraber oluşturalım olur mu?

İyilikler hep karşılıklı mı yapılır?

Ölenler ölmedi onlar hep aramızda mı?

Teknolojiyi ve yenilikleri takip edip onların daha iyisini yapmak için hep beraber çalışmalıyız.

Bu olayların hepsi tesadüfi gelişmiş olamaz hep bir kurgu vardı, değil mi?

Sizce benim hayata bakışım hep aynı mıydı?

Hayatta varoluşumuzu hep sorgulamışımdır.

Ve yaşananlar hep sır olacak.

Yasalar hep vardı ve ben hiçbir zaman uymak istemedim.

Ne kadar uzak olsak da kalbimin bir köşesinde hep o vardı.

Aynaya hep az bakardım, şimdi daha az bakmaya başladım.

Tom hep konuşuyor.

Tom'un kafası hep meşguldür.

Ben hep kendi doğrularımı söylemek isterim.

Delikanlı olup evime gelip yüz yüze konuşmanızı o kadar çok bekledim ki siz hep kaçtınız.

Sizler bana hep destek oldunuz ben de size elimden geldiğince destek olmak istiyorum.

Kendimi hep engellenmiş hissediyorum.

Ben sizin suni sorunlarınızı çözmek için hep çabaladım.

Ben karşıma çıkardığınız suni sorunları çözmek için hep çabaladım.

Hataları yapan hep ben olurum, değil mi?

Eşim isterse aile reisi hep o olsun olmaz mı?

Neden hep beraber gülmeyi başaramıyoruz?

Sizinle iletişime geçtiğimden beri sizin varlığınızı hep hissetmedim mi?

Oyunları hep siz mi kazanmışsınız?

Gönlümden insanlara hep yardım etmek geçmedi mi?

Hep hesap ödeyen ben oluyorum.

Yıllarca hep bir şeyler için çabaladım, bunu inkar eden yalancıdır.

Her çabaladığımda hep bir set oldu önümde, yine de yılmadım.

Onu hep seveceğim.

Hatalarım oldu ama arkadaşlarımı hep sevmeye çabaladım.

Her konuda hep çabaladım hep zorladım insanları sevmeyi hep denedim.

Her konuda hep çabaladım hep zorladım insanları sevmeyi hep denedim.

Her konuda hep çabaladım hep zorladım insanları sevmeyi hep denedim.

Neden hep birlikte mutlu olmak için çabalamadınız?

Ne kadar acı çeksem de üzülsem de hep hayata sarıldım.

Siz hep sözlerinizi tuttuysanız ben tutmadıysam problem bendedir.

O aklımın hep bir köşesindeyken nasıl olur da bir işe odaklanabilirim?

Hep birlikte çok çalışıp sorunların üstesinden geleceğiz.

Beni hep aptal yerine koymadın mı?

Sen hep bana yalan söyledin.

Also check out the following words: Ayrıca, yoruldu, yürüyemiyor, güzeldir, neyse, akıllıcadır, çalışkan, arı, meşguldür, meşgul.