Turkish example sentences with "hâlâ"

Learn how to use hâlâ in a Turkish sentence. Over 100 hand-picked examples.

Sen olmasaydın, o hâlâ hayatta olacaktı.

Hâlâ Çinceyi iyi yazamıyorum.

Merhaba? Hâlâ burada mısın?

Hâlâ meşgulüm.

Hey, hâlâ burada mısın?

Fransa'nın para birimi franktı ve sembolü "₣" idi. Frank Fransa'da artık kullanılmıyor ama Gine gibi bazı eski Fransız kolonilerinde hâlâ kullanılmaktadır.

O kuş hâlâ çatıda.

Binlerce insan Bhopal Gaz Trajedisi'nde hayatlarını kaybetti ve bugün bile yüzlerce, hatta binlerce insan hâlâ zehirli gazın kötü etkilerinden muzdariptir.

Aptal! Seni sevdiğini söylediğinde dürüst olmuyor. Hâlâ anlamadın mı? O, tam bir altın arayıcısı.

Olay, hafızamızda hâlâ tazedir.

Oturduğun yerdeki boya hâlâ yaştır.

Oturduğun koltuktaki boya hâlâ ıslak.

O biraz matematik ve hâlâ biraz kimya bilir.

O hâlâ biraz korkutucudur.

Anne, onu nasıl yapacağını hâlâ hatırlıyor musun?

Eğer ben seksen yaşında olsam ve o hâlâ yaşasa, bana aynı öğüdü verir.

Yetmişinde hâlâ aktif.

Hâlâ zamanımız var.

Aşık olmak sevmekle aynı değildir. Bir bayana aşık olabilirsin ve hâlâ ondan nefret edebilirsin.

O onu hâlâ seviyor.

Onunla kıyaslarsak, ben hâlâ daha büyüğüm.

Cambridge Üniversitesi'nde öğrenim zorluğu çok yüksek olmasına rağmen, çok sayıda öğrencinin hâlâ dışarı çıkmak ve eğlenmek için zamanı var.

Çin halkının yaşamı şimdi gittikçe iyileşmesine rağmen, gelişme için hâlâ bir neden vardır.

Ekonomi zayıf olmasına rağmen, bazı şirketler hâlâ kazanç sağlıyor.

Hiçbir gözün ona acımadığı ve hiçbir sıcak elin onun ağrıyan bacaklarını yatıştırmadığı cezaevinin gizli bölümündeki hayranlık uyandıran genç bir kadına yapılan insanlık dışı zulümlerle ilgili ilginç bir kayıt hâlâ korunuyor.

Bütün servetine rağmen hâlâ mutsuzdu.

Beş mahkûm yeniden tutuklandı, ancak diğer üçü hâlâ serbest.

Kesilmiş uzuvları olan insanlar onları hâlâ orada gibi hissetmeye devam ediyor.

Bahçe hâlâ gölgede.

Biz hâlâ 06:00 Shinkansen'e yetişebilirmiyiz?

Annem mutfakta hâlâ çalışıyor.

Kızım hâlâ işte.

İki eski âşık arkadaş kalabiliyorsa, ya onlar hâlâ aşıktır ya da hiç olmadılar.

Erkek kardeşlerin her ikisi de hâlâ hayatta.

Hastalığından sonra onun sağlığı hâlâ kötü.

Olay anımızda hâlâ taze.

O günlerde ben hâlâ bir öğrenciydim.

O adada hâlâ bazı vahşi kabileler var.

Bunun kolay olacağını düşünmüştüm, fakat bütün gün çalışıyoruz ve hâlâ bitirmedik.

Siz arkadaşlara eve gitmenizi söyledim. Niçin hâlâ buradasınız?

Kim hâlâ hayattaydı.

Annem hâlâ hayatta olsaydı, o zaman bana yardımcı olurdu.

Tom hâlâ hastanede.

New York'ta Ekim 1987 borsa krizi hâlâ etkili bir şekilde hatırlanmaktadır.

O hâlâ işte.

O otuzu aşkın olamaz; o hâlâ yirmili yaşlarda olmalı.

Oğlumun hâlâ hayatta olduğunu düşünmek elimde değil.

Üç yüzyıl önce bile, Batı Avrupalıların çoğu hâlâ kendi muhbirlerini kullanıyorlardı.

Takımımız hâlâ yenilmez.

Polisin elinde hâlâ hiçbir ipucu yok.

Bu kelime hâlâ kullanılıyor.

Muhalefet partisi hâlâ ısrarla skandal üzerinde duruyor.

Amcam geçen yıl öğretmenlikten emekli oldu, fakat üniversitede bir görevi hâlâ sürdürebiliyordu.

Benim yardımıma hâlâ ihtiyacın var mı?

Hâlâ yardımıma ihtiyacınız var mı?

Ancak Japonya hâlâ diğer ülkeler tarafından yeterince anlaşılamamıştır, ve Japonlar, aynı şekilde, yabancıları anlamayı zor bulmuştur.

Hâlâ çok gençken, Roger çiftlikten ayrıldı.

Hâlâ gençsin.

Nasıl oluyor da hâlâ çalışıyorsun?

Büyükannem 82 yaşında ve hâlâ dinç.

Oğlum hâlâ Noel Baba'ya inanıyor.

Bayan Klein 80 yaşın üzerinde, ama hâlâ çok aktif.

"Ne! Sen hâlâ o adamla birlikte misin?" ve biz cevaplarız: "Ne yapabilirim! Onu seviyorum!"

"Ne! Sen hâlâ o kızla birlikte misin?" ve biz cevaplarız: " Ne yapabilirim!, onu seviyorum!"

Üç kişi hâlâ kayıp.

Bu sabah Tom kız kardeşinin hâlâ yatakta hasta olduğunu söyledi.

Yarım milyon çocuk Nijer'de hâlâ yetersiz beslenme ile karşı karşıyadır.

Hâlâ burada olanlar sadece sen ve Emet'sin.

Güneş batarken, onlar hâlâ dans ediyorlardı.

Onun dün yakaladığı balık hâlâ canlı.

Ben hâlâ bir fincan daha kahve için zamanımın olduğunu düşünüyorum.

Şüphelinin nerede olduğu hâlâ bilinmiyor.

Mormonlar çok eşliliği yasa dışı ilan ettiler fakat bazı taraftarları onu hâlâ uyguluyor.

Siyah insanlara karşı hâlâ ciddi bir ırkçı nefret vardır.

Yen dolar karşısında hâlâ düşük.

Bacaklarım hâlâ ağrıyor.

Alo? Hâlâ burada mısın?

Bu çılgınca gelebilir fakat sanırım ben hâlâ Mary'ye âşığım.

John seksen yaşında ama hâlâ formda.

Onun tecrübe eksikliğini kabul etmeme rağmen, hâlâ daha iyi yapması gerektiğini düşünüyorum.

Onun planı hâlâ karara bağlanmadı.

Sam, yaptığı tüm hatalarına rağmen hâlâ çok sevimli bir kişidir.

Hâlâ yapacak bir sürü iş var, bu yüzden sıkılmayacağım.

Ben hâlâ bir araba sürmeyi öğrenmedim.

Tom hâlâ hastanededir.

Tom hâlâ ebeveynlerine güveniyor mu?

Noelde Tom'un sağ bacağı hâlâ sargılıydı.

Noel günü, Tom'un sağ bacağı hâlâ alçılıydı.

Tom geçen yıl bu zaman hâlâ Boston'daydı.

Tom hâlâ Boston'dadır.

Tom Mary'nin hâlâ Boston'da olduğunu düşünüyor.

Tom Mary'nin muhtemelen hâlâ Boston'da bir yerde olduğunu düşündü.

Kapı çaldığında hâlâ yemek yiyordum.

Buna rağmen, bizim hâlâ ağrıların beyin işlemleri tarafından tam olarak nasıl neden olduğu hakkında bilimsel bir açıklamaya ihtiyacımız var.

O ona hâlâ gençken yurt dışına gitmesini tavsiye etti.

Yaşlı insanlar Kennedy suikastını hâlâ hatırlıyorlar.

Gideceğimiz yer hâlâ uzun bir yol.

Tom'un üçüncü evliliği mutsuzdu ve hâlâ bir kez daha boşanmayı düşünüyordu.

Tom'un büyük kızı hâlâ bekardır.

Tom üniversiteye gidip gitmemesi konusunda hâlâ emin değil.

Tom bira içmek için hâlâ çok genç.

Also check out the following words: düşündüğünü, duyduğunun, istediğimin, anladığından, masumdur, Şair, çalışmasında, benzetti, servetine, mutsuzdu.