Turkish example sentences with "dolu"

Learn how to use dolu in a Turkish sentence. Over 100 hand-picked examples.

Neden hayat çok acı dolu?

Neden hayat acılarla dolu?

Oda mobilyayla dolu.

Maç spikerleri vuvuzelaların seslerini "rahatsız edici" ve "şeytani" gibi çeşitli şekillerde tarif ettiler ve onu "gürültücü fillerin izdihamı", "sağır eden çekirge sürüsü", "katliam yolundaki bir keçi", "çok kızgın arılarla dolu büyük bir kovan" ve "hızlı ördek"'e benzettiler.

Hoverkraftım müren dolu.

Hoverkraftım yılanbalığı dolu.

Miden sözlerden dolu olmayacaktır.

Dünya aptal insanlarla dolu.

Bu koltuk dolu mu?

Onun çiçek dolu büyük bir sepeti var.

Rafın kitaplarla dolu.

Benim sepet kitaplarla dolu.

Tarla kır çiçekleriyle dolu.

Bu politikacı hırs dolu.

Onun hayatı sorun dolu.

Affedersiniz, burası dolu mu?

Affedersiniz, bu sandalye dolu mu?

Hayat niçin o kadar acı dolu?

Meg heyecanla dolu.

Yeni vergi kanunu boşluklarla dolu.

Sevgi dolu yaşlı bir çifti izlemek keyifli.

Yuvamızı sevgi ve mutluluk dolu yapacağımızı umuyoruz.

Hangi otoyola karar verirsen ver, arabalarla ve kamyonlarla dolu olacaktır.

Tom ümitle dolu.

Tom'un Mary ile ilgili sevgi dolu anıları var.

Tom'un USB kabloları ile dolu bir çekmecesi var.

Tom silahın dolu olduğunu bilmiyordu.

Tom kesinlikle bugün enerji dolu.

Elleri dolu olduğu için, Tom kapıyı diziyle iterek açtı.

Otobüs dolu. Bir sonraki için beklemeniz gerekecek.

Arabadaki yakıt tankı dolu.

O, yeni fikirlerle dolu.

Tom silahının dolu olup olmadığını anlamak için kontrol etti.

Midem dolu.

Tüm otobüsler dolu.

Gökyüzü yıldızlarla dolu.

Dolu ekinlere zarar verdi.

Bardak şarap dolu.

Bu kutu kitaplarla dolu.

Oda insanlarla dolu.

Cadde arabalarla dolu.

O, tutku dolu.

Tüm koltuklar dolu.

O, her zaman fikirlerle dolu.

O hâlâ enerji dolu.

Hiç dolu yağdığını gördün mü?

Dolu pencereyi çatlattı.

Güller çiçeklerle dolu.

Kova su ile dolu.

Çocuklar enerji dolu.

Oda çiçeklerle dolu.

Bahçemiz otlarla dolu.

O, elma dolu bir çanta taşıdı.

Onun elma dolu bir sepeti vardı.

Üzgünüm şu anda ellerim dolu.

Beynim dolu.

Benim sabit disk neredeyse dolu.

Üzgünüm, uçuş dolu.

Park çocuklarla dolu.

Bu kitap hatalarla dolu.

Birbirlerini sevgi dolu öptüler.

Bana sevgi dolu bir mektup gönderdi.

Plaj insanlarla dolu.

İşte sebzelerle dolu bir sepet.

Onun çilek dolu bir sepeti var.

Genç insanlar genelde enerji dolu.

Yeterince yedim, bu yüzden midem dolu.

Ofis işin ehli insanlarla dolu.

Japonya sürprizlerle dolu.

Ağzın dolu konuşmamalısın.

Çiçeklerle dolu bir sepet taşıyordu.

İstediğimiz her şey ile tıka basa dolu olan bir depoda açlıktan ölen ilk milletiz.

Peni dolu bir kavanozun değeri nedir?

Bina buğday torbalarıyla dolu.

Oteli yabancı turistlerle dolu buldum.

Dolu yağıyor.

Kanun belirsizlikler ile dolu.

Hatalarla dolu uyduruk biçimde yazılmış bir raporu karalama.

Kompozisyonu aceleyle yazdım, bu yüzden hatalarla dolu olmalı.

Bu parti tıka basa dolu.

Ağzın dolu konuşma!

Balon havayla dolu.

Konteyner dolu.

Gökyüzü siyah bulutlarla dolu.

Benim yatak odam örümceklerle dolu.

Bu oda örümceklerle dolu.

Evren gizemlerle dolu.

Evren sırlarla dolu.

Otel yabancılarla dolu.

Atasözleri öğretilerle dolu.

Tabutu taşımadım ve onun dolu olup olmadığını bilmiyorum.

Restoran dolu.

Restoran dolu değildi.

Her tarafım sahte ayarlanmış insanlarla dolu, yazıklar olsun hepinize.

Tom sevgi dolu.

Tom neşe dolu.

Bardağım dolu.

Çayır yabani otlarla dolu.

Çanta dolu.

Tom küçük bir ateşe su dolu bir demlik koydu.

Tom konferans odasına girdi, belgelerle dolu büyük bir karton kutu taşıyordu.

Also check out the following words: önünde, yuvarlak, tepsi, tutuyor, doğmuş, olmayı, tercih, ederdim, Kızı, yere.