Turkish example sentences with "üstünde"

Learn how to use üstünde in a Turkish sentence. Over 100 hand-picked examples.

Kedi, sandalyenin üstünde mi yoksa altında mı?

Çocukken çimin üstünde sırtüstü uzanır beyaz bulutlara bakardım.

Elbisesi diz üstünde.

Ülkesinin onun üstünde büyük etkisi var.

Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.

Kayalıkların üstünde bir adam intihar etmek üzereydi.

Birisi masanın üstünde yanan bir sigara bıraktı.

Anahtar masanın üstünde.

Kedi paspasın üstünde.

Üstünde sadece yüz yeni vardı.

Hapishaneden çıktığımda, Tom tekrar ayaklarımın üstünde durmama yardımcı oldu.

Tepenin üstünde güzel bir kilise duruyor.

Tepenin üstünde duran ev çok eski.

Nereye giderseniz gidin, istasyonların yanında kaldırımlar üstünde bırakılmış çok sayıda bisiklet görürsünüz.

Biz ufkun üstünde güneşin doğuşunu gördük.

Köprünün üstünde giden trene bak.

Kitabın masanın üstünde.

Bir bebek olarak dört ayak üzerinde emekler, sonra iki bacak üstünde yürümeyi öğrenir, sonunda yaşlılıkta bir değneye ihtiyacı olur.

Masanın üstünde bir fincan var.

Onu masanın üstünde bırakmış olabilirim.

Masanın üstünde bir vazo vardır.

Masanın üstünde küçük bir fincan ve bir yumurta var.

Masanın üstünde bir çiçek var.

Masanın üstünde kaç tane kitap var?

Masanın üstünde bir şişe şarap var.

Masanın üstünde bir elma var.

Masanın üstünde bir radyo var.

Masanın üstünde bir kedi vardı.

Masanın üstünde dört parça peynir vardı.

Masanın üstünde hiç portakal yok.

Masanın üstünde kırık bir fincan vardı.

Masanın üstünde bir bardak var.

Masanın üstünde bir portakal var.

Masanın üstünde bir kedinin ayak izleri var.

Masanın üstünde hiç bardak var mıydı?

Masanın üstünde bazı portakallar var.

Oluklu kaşıklar geleneksel pelin ayininde belirli bir role sahiptir.Onlar bir adet küp şekeri soğuk suyla bardaklarının içine eritmek için küp şekeri bardağın üstünde tutmak için kullanılır.

Biz bulutların üstünde uçuyoruz.

Ne, sabah dört bacağının üstünde, öğle iki bacağının üstünde, akşam üç bacağının üstünde gider?

Ne, sabah dört bacağının üstünde, öğle iki bacağının üstünde, akşam üç bacağının üstünde gider?

Ne, sabah dört bacağının üstünde, öğle iki bacağının üstünde, akşam üç bacağının üstünde gider?

Mary, Tom'un sağ yanağına tokat attıktan sonra, sol ayağının üstünde tepindi.

O, 1000 sayfanın üstünde büyük bir kitap olmasına rağmen, onun tamamını gelecek hafta bu zamana kadar okumuş olacağım.

Taze karın üstünde kaymak çok eğlenceli.

Tom bu sabahtan beri bu rapor üstünde çalışmaktadır.

Şöminemin üstünde asılı duran tabloyu bana veren kişi Tom'du.

Tom başının üstünde gibi hissetti.

Tom kırılmış bazı camların üstünde kendini kesti.

Onlar Tom'u bir sedyenin üstünde içeri getirdiler.

Kendi iki ayağının üstünde durmanın zamanıdır.

O kaz niçin yumurtalarının üstünde oturuyor?

Betty bacak bacak üstünde sandalyede oturuyordu.

Çantan benim masanın üstünde.

Buzun üstünde düştüm.

Köpek sandalyenin üstünde.

Tom otuzun üstünde olmalıdır.

Masanın üstünde bir kitap görüyorum.

Bazı taşların üstünde dinlendik.

Sizin saatiniz masanın üstünde.

Yeşil Alice'in üstünde iyi görünüyor.

Kedi masanın üstünde uyudu.

Sıranın üstünde bir kitap var.

Sandalyenin üstünde bir kedi var.

Başımın üstünde durmaya çalıştım.

O elbise senin üstünde iyi gözüküyor.

Su üstünde yüzmeyi severim.

O gömlek üstünde iyi duruyor.

Masanın üstünde bir albüm var.

Çatının üstünde ay gördüm.

Sandalyenin üstünde bir kedi oturuyordu.

Okul bir tepenin üstünde bulunmaktadır.

"Kitaplar nerede?" "Onlar masanın üstünde."

Taburenin üstünde durursan, dolabın tepesine yetişebilirsin.

Masanın üstünde dans etme hakkında bir kitap var.

Göletin üstünde kayak yapmak tehlikelidir.

Masanın üstünde toz birikmiş.

Masanın üstünde bazı kitaplar vardır.

Bu yatak üstünde uyunmayacak kadar çok serttir.

Masanın üstünde hâlâ bir sürü yemek var.

Uyandığında kendini bir bankın üstünde uzanırken buldu.

İmkanlarımın üstünde yaşıyorum.

Masanın üstünde bir harita var.

Burada çimin üstünde oturalım.

Masanın üstünde elma var.

Dağın üstünde bulutlar gördük.

Onları montaj bandı üstünde yaptı.

Masanın üstünde bir sözlük var.

Tepenin üstünde durdu.

Bebek dört ayak üstünde emekliyordu.

Otun üstünde yatan köpek benimdir.

Masanın üstünde sadece bir kitap vardır.

Bebek ellerinin ve dizlerinin üstünde süründü.

Masanın üstünde birkaç kitap vardır.

Yağın suyun üstünde yüzdüğünü gördük.

"Onun kitabı nerede?" "Masanın üstünde."

"Kitapların nerede?" "Masanın üstünde."

Onun üstünde mali bir yük değildi.

Tepenin üstünde atlarımızı dört nala koşturduk.

O, otuz yaşın üstünde gibi görünüyor.

Bazı kitapların piyanonun üstünde durduğunu gördü.

Çocuk bir sal üstünde nehirden aşağıya doğru gitti.

Also check out the following words: yaşından, küçükler, evlenemez, Ishiyama, Lyoko, takımının, üyesidir, arkadaşı, Onlar, plaja.