Turkish example sentences with "sen"

Learn how to use sen in a Turkish sentence. Over 100 hand-picked examples.

Sen olmasaydın, o hâlâ hayatta olacaktı.

Bana öyle görünüyor ki sen hatalısın.

Sen kimsin?

Sen gitmeden önce seni görmek istiyorum.

Peki ya sen?

Sen Amerikalı bir çocuksun.

İyiyim, peki ya sen?

Ya sen?

Sen gerçekten çok kibarsın.

Sanırım sen haklısın.

Sen bir insansın.

Sen Uygur musun?

Sen hoş bir çocuksun.

Sen bir öğrenci misin?

Sen kötü bir çocuksun.

Sen Çinli misin yoksa Japon musun?

Sen bir Japon öğrenci misin?

Sen kötü bir insansın.

Sen İsveçlisin.

Sen yaşayabileceğin herhangi biriyle evlenme - sen onsuz yaşayamayacağın kişiyle evlen.

Sen yaşayabileceğin herhangi biriyle evlenme - sen onsuz yaşayamayacağın kişiyle evlen.

Sen Chikushi nehrine git.

Sen beni mutlu ediyorsun.

Sen niye Japonya'ya gittin?

Sen benden daha uzunsun.

Sen benim hayatımın aşkısın.

Sen en iyisi yat.

Sen yüzebiliyor musun?

Sen bir şarkıcısın.

Sen bizim arkadaşımız değilsin.

Sen benim arkadaşımsın.

Sen zenginsin.

Sen Hindistanlı gibi görünüyorsun.

Sen benden daha iyisin.

O, sen ayrıldıktan sonra odaya girdi.

Sen bir meleksin!

Sen, benim gibi çok yetenekli olmalısın.

Eğer herhangi biri bunu yapabiliyorsa, sen de yapabilirsin.

Sen Fransa'dayken seni gerçekten çok özlemiştim.

Sen sorularda çok iyisin! Birtek soruda başarısız olmadın!

Sadece sen değil aynı zamanda ben de suçlanacaktım.

Sen ondan daha uzun boylusun.

Sen ondan daha uzunsun.

Sen sadece bir astsın. Yerini bil!

Sen Simon'sin, Jean'ın oğlu.

Öyle görünüyor ki sen Hindistanlısın.

Sen çılgınsın.

Sen bir kan verici olamazsın.

Sen benimle nasıl böyle konuşabilirsin?

Ben bir doktorum. Peki ya sen?

Sen de İngilizce konuşuyor musun?

Sen tamamen ödevlerin aracılığıyla mısın?

Sen iş için mi buradasın?

Sen, ne zaman onu tanımaya geldin?

Küçük kız kardeşim ve ben çok fazla kovalamaca oynardık. Birbirimizi kovalardık ve kovalayan kişi kovalanana dokunmaya çalışır ve ona "Sen ebesin!" diye seslenirdi.

Ya sen ya da ben bunu yapmak zorundayız.

Sen Jean'ın oğlu Simon'sın.

Sen gerçekleştirmedikçe hiçbir şey olmaz.

Sanki sen şefmişsin gibi konuşuyorsun.

Sen iyi misin?

Sen hapishaneden çıkıncaya kadar o evlenmiş olacak.

Sen planlarını benimkine uydurmalısın.

Sen benim kalemimi kullanabilirsin.

Ben evin biraz sallandığını hissettim, sen hissetmedin mi?

İyiyim. Ya sen?

Sen ilerle ve ben sana daha sonra yetişirim.

Sen benden daha fazla kazandın.

Hey, sen!

Amanın, sen haklısın, ben onu hiç bilmiyordum.

Sen bir geri zekalısın.

Sen yaramazsın.

Sen alışverişe giderken ben çocuklara bakarım.

Sen samimi olmalısın, onlar sana bir arkadaş gibi davranırlar.

Bahse girerim ki sen sapıkça bir şey düşünüyordun.

Sen bir ampulu nasıl takacağını bilmiyor musun?

Sen gelecek nesile aitsin.

Sen bana göre her şeysin.

Sen çok yaramazsın.

Sen gelmeden önce ben zaten çıkmıştım.

Sen, ne yapmak istiyorsun?

Sen çok güzelsin

Sen bir köpek bakıyorsun, değil mi?

Sen de, oğlum.

Sen bir işkoliksin.

Kaza için sen suçlanmayacaksın.

Sen benim güneş ışığımsın.

Bu şehir sen olmadan soğuk ve yalnız.

Sen bana karşı çok fazla naziksin.

Sen benim en iyi arkadaşımsın.

Sen çabaladın.

Sen filleri seversin.

Sen çay içersin.

Sen İngilizce öğrenirsin.

Sen bir doktorsun.

Sen bir tenis oyuncususun.

Sen hazır olur olmaz, ayrılacağız.

Sen burada oldukça ben kalırım.

Sen bir kitap kurdusun.

Sen gerçekten iyi bir sekretersin. Her şeyle ilgilenmemiş olsaydın , ben hiçbir şey yapamazdım. Sen harikasın.

Sen gerçekten iyi bir sekretersin. Her şeyle ilgilenmemiş olsaydın , ben hiçbir şey yapamazdım. Sen harikasın.

Giremezsin, çünkü sen bir küçüksün.

Also check out the following words: köylüden, gücüm, sakarım, Talihsizliklerin, gelmediklerini, unutmuyorum, Zenginlik, şöhret, Mt, Fuji'ye.