Turkish example sentences with "etmek"

Learn how to use etmek in a Turkish sentence. Over 100 hand-picked examples.

Seninle seyahat etmek istiyorum.

Bir sandviç sipariş etmek istiyorum.

Benimle dans etmek ister misin?

Size kuralları ihlal etmek için izin verilmez.

Her ferdin fikir ve fikirlerini açıklamak hürriyetine hakkı vardır. Bu hak fikirlerinden ötürü rahatsız edilmemek, memleket sınırları mevzubahis olmaksızın malümat ve fikirleri her vasıta ile aramak, elde etmek veya yaymak hakkını içerir.

Herkesin, fikir, vicdan ve din hürriyeti hakkı vardır; bu hak, din veya kanaat değiştirmek hürriyeti, dinini veya kanaatini tek başına veya topluca, açık olarak veya özel surette, öğretim, tatbikat, ibadet ve ayinlerle izhar etmek hürriyetini içerir.

Bazı doktorlar hastalarını memnun etmek için bir şeyler söylerler.

Güneş Tanrısı'nı mutlu etmek için her gün bir lama öldürdüler.

Dans etmek istiyor.

Tamam. Bunun üzerine ne tavsiye etmek istersin?

Kore'yi ziyaret etmek istiyorum.

Oğlan belki ebeveynlerini mutlu etmek için yalan söyledi.

Bu kitabı tercüme etmek için ne kadar süreye ihtiyacı var?

Ne alışveriş etmek ne de anneme hoşça kal demek için zamanım vardı.

Onun ne yapacağını tahmin etmek mümkün değil.

Doğduğu ülkeyi ziyaret etmek için ara sıra tatillerden faydalandı.

O,çocukken,annesine yardım etmek için sıkı çalıştı.

Bir kelime kullandığımda,Humpty Dumpty ifade etmek için tam benim seçtiğimi o ifade ediyor-ne daha fazla ne daha az dedi.

Ben, Machu Picchu harabelerini ziyaret etmek isterim.

Pul koleksiyonum yok ama onu davet etmek için bahane olarak kullanabileceğim Japon kartpostal koleksiyonum var.

Kayalıkların üstünde bir adam intihar etmek üzereydi.

Şimdiki patronumu memnun etmek zordur.

Bu sınavda başarısız olursan, kursu tekrar etmek zorunda kalacaksın.

Bir taraftan seni yemeğe davet etmek için, diğer taraftan sana oğlumun evleneceğini söylemek için seni aradım.

Ben, bir gün ülkenizi ziyaret etmek istiyorum.

Yurt dışına seyahat etmek ister misiniz?

Yurt dışına seyahat etmek benim en sevdiğim şeylerden biridir.

Hastalıklarla mücadele etmek için doktorlar ilaçlar öneriyor.

O, protesto etmek için ağzını açmadı.

Onu memnun etmek zor.

Onu mahkûm etmek için suçla ilgili yeterli kanıt yoktu.

O, kar etmek için bunu yaptı.

Kaybı telafi etmek için çok çalıştım.

Kaybı telafi etmek zorundaydım.

Biz altıda orada olacaksak, şimdi hareket etmek zorundayız.

Herkesi memnun etmek zordur.

Linda teyzesi Nancy'nin onu ziyaret etmek için geldiğini öğrendiği için aşırı heyecanlıydı.

Önde gelen bir uzman resmi tasdik etmek için içeriye getirildi.

" Kurt, kurt " diye çocuk bağırdı! ve köylüler ona yardım etmek için dışarı çıktılar.

Ofisteki en iyi arkadaşı onu ziyaret etmek için geldi.

Ümit; bir saat önce bitirdiğin çikolatalı çörek kutusunun sihirle tekrar dolup dolmadığını kontrol etmek için çılgın bir adam gibi birdenbire mutfağa doğru koştuğundadır.

Ülke, dış ticaret açığını telafi etmek için çok çabalıyor.

Ondan şüphe etmek hiç aklıma gelmedi.

Ben aya seyahat etmek istiyorum.

Gelişmeleri takip etmek için üç çeşit gazete okurum.

Bunu iade etmek istiyorum.

Korkarım ki paydos etmek zorunda kalacağım.

Korkarım ki yardım etmek için yapabileceğim çok şey yok.

Ne yazık ki, oyunu iptal etmek zorunda bırakıldık, ki bunu dört gözle bekliyorduk.

Ben tanıtım için onunla rekabet etmek zorunda kaldım.

Ben eğitime devam etmek için karar verdim.

İstasyona vardığımda tren tam hareket etmek üzereydi.

Tom'un tek başına seyahat etmek istemesi çok zayıf bir olasılıktır.

O, öğretmenini yolcu etmek için istasyona gitti.

O, öğretmenini yolcu etmek için istasyona gitti mi?

Güney'in protesto etmek için iyi bir nedeni olduğunu söyledi.

İkizler o kadar benziyorlar ki birini diğerinden ayırt etmek neredeyse imkansız.

İkizler o kadar benziyorlardı ki birbirinden ayırt etmek zordu.

Her şeyden önce, konukseverliğin için sana teşekkür etmek istiyorum.

İfade insanlara hakaret etmek anlamına gelir.

Birbirimize yardım etmek bizim görevimizdir.

Yeni Yıl Günü birçok Japon ibadet etmek için türbeye giderler.

Bir pasaport olmadan, bir ülkeyi terk etmek söz konusu değildir.

Otobüs hareket etmek üzere idi.

Tövbe etmek için çok geç.

Bana yardım etmek için yaptığı teklifi reddetmek niyetindeyim.

Kardeşim orduya katılmak istedi ama bir kalp rahatsızlığı nedeniyle hizmet etmek için uygun olmadığına karar verildi.

Yaptığınız şekilde hareket etmek için gerçekten sebebiniz varsa, o halde lütfen bana söyleyin.

Burası tam uzun süredir ziyaret etmek istediğim yer.

O şirketten istifa etmek için kararını verdi.

Onlar yeni bir okul binası inşa etmek için bir proje oluşturdu.

Bizim müdür Bob'u okulumuza kabul etmek istiyordu.

Bir romanın varlığının tek nedeni hayatı temsil etmek için girişimde bulunmasıdır.

Onu memnun etmek zordur.

Doktorlar onu tedavi etmek için ellerinden gelen her şeyi yaptı.

Ben teşekkürlerimi ifade etmek için doğru kelimeleri düşünemiyorum.

Minnettarlığımı ifade etmek istiyorum.

Tesisatçı bizim lavaboyu tamir etmek için birçok alet kullandı.

"İcat etmek" demek istediğinde "keşfetmeyi" kullanma.

Benim sponsorum benim öneriyi kabul etmek için istekliydi.

Ben ona telefon etmek üzereyken, ondan bir mektup geldi.

Onun gelecek sefer ne yapacağını tahmin etmek zor.

Onun işini terk etmek için karar verdiğini bilmiyordum.

Tom bir şeyin yapılmasını rica etmek yerine bir şeyin yapılmasını her zaman talep eden türden bir insan.

Tom Mary'ye ateş etmek istedi fakat John onu durdurdu.

Tom'un işini yapması için birini kabul etmek zorunda kalacağız.

Hastanedeki tatsız deneyimleri telafi etmek için, Tom onun için faydalı olandan biraz daha fazla içti.

Hastanedeki hoş olmayan deneyimlerini telafi etmek için Tom içmesi gerekenden biraz daha fazla içti.

Hastanedeki kötü deneyimlerini telafi etmek için, Tom içmesi gerekenden biraz daha fazla içti.

Tom bir acil durum çağrısı aldı ve işi terk etmek zorunda kaldı.

Tom Boston'da iken Mary'yi ziyaret etmek için zaman ayırmış olabilir.

Tom asla Boston'u terk etmek istemiyor.

O günlerce yiyeceksiz idare etmek zorunda kaldı.

O, üzerine ev inşa etmek amacıyla arsayı aldı.

İyi müziği takdir etmek hiç de zor değildir.

İyi kahveyi kötü kahveden ayırt etmek için dilini eğitmelisin.

Bana yardım etmek zorunda değilsin.

Tüm yardımlarına teşekkür etmek amacıyla sana öğle yemeği ısmarlamak istiyorum.

Tom'u ziyaret etmek istediğini söylüyorsun? Allah aşkına bunu neden yapmak istiyorsun?

Şu anda Tom Jackson'u mahkûm etmek için ihtiyacımız olan tüm kanıta sahibiz.

Keşke Tom ev işine yardım etmek zorunda olmasa.

Also check out the following words: dedikodu, Dişlerini, fırçala, Pergelle, daire, çizdim, söylediği, Kızgınsan, yüze, say.