Turkish example sentences with "az"

Learn how to use az in a Turkish sentence. Over 100 hand-picked examples.

Günde en az yedi saat uyumak zorundayız.

Az daha treni kaçırıyordum.

İnternette Tatar dilinde çok az site vardır.

Onun 100 dolardan az parası yok.

Latince'nin nasıl okunacağını çok az öğrenci bilir.

Bu bölgede çok az kitapçı var.

Mekan, en az bir kere ziyaret edilmeye değer.

Fakir, çok az şeye sahip olan değildir fakat çok isteyendir.

Dişlerini günde en az iki kez fırçala.

Burada çok az dükkan var ve sinema berbat.

Sandığımdan daha az zaman var.

Bu kalem bana en az yüz dolara mâl oldu.

O az önce ulaştı.

Bugün az müşteri var.

Bu ay az param var.

Onun yerine az önce tanımladığım iki ekonomik değişkenin tartışmasına döneceğim.

Sınıfta az sayıda çocuk vardı.

Erkek kardeşim babamın kazandığının yarısı kadar daha az para kazanıyor.

Az param var. Bununla birlikte seninle mutluyum.

Ann raporunu yazmayı az önce bitirdi.

Şekspir'in hakkında az şey bilirim.

Az sayıda fil Avrupa'ya gitmek için gönüllü olurdu.

Yükseklerden eskisinden daha az korkuyorum.

Avukatlar ve oto tamircileri en az güvendiğim insanlardır.

Yeteneğini göstermek için bu az bulunur fırsatı en iyi şekilde kullanmalısın.

Çok az Almanca konuşurum.

Az önce,kurşun onun yanağını sıyırarak geçti.

Çok az bir gayretle kitabı yazdı.

Bir kelime kullandığımda,Humpty Dumpty ifade etmek için tam benim seçtiğimi o ifade ediyor-ne daha fazla ne daha az dedi.

Az önce gitti.

Onun İngilizce kompozisyonunda az hata var.

Onun gözlemi şiddetli fakat o çok az diyor.

Hey,teslimat tarihine az zaman kaldı,biliyor musun?Etrafta şaşkın şaşkın gezmeyi bırak.

O her ay en az 10 kitap okur.

Sağlığının az olması onu seyahatten alıkoydu.

Daha az alamam.

Bu civarda az sayıda ev var.

Bunu az çok anlıyorum.

Sahip olduğum çok az para çalındı.

Annem az önce alışverişe çıktı.

İnsanlar yaşlanırken, beyin hücreleri daha az verimli olur.

Çok az insan dilimi konuşuyor.

Onun bu görev için nitelikli olması en az iki yılını alacak.

Sahilde az sayıda kişi vardı.

Daha az et yemek iyi bir fikir midir?

Fiona'nın mektupları gittikçe daha az sıklıkta oluyordu.

Bu gazete gittikçe daha az kopya satıyor.

Çocuklarla gittikçe daha az zaman harcıyorsun.

Şimdi ne kadar çok yaparsan, yarın o kadar az yaparsın.

İş için en az üç yüz dolar gerekli idi.

Onun daha az ekmeği var.

Tsunami dalgalarının on metre ya da daha az olacağı beklenmektedir.

Suudi Arabistan büyük elçisinin istifa ettiğini az önce gördüm.

Araştırma için mevcut az paramız var.

O, İngilizcesinde az gelişme yaptı.

Şanslı bir ruh seni terk ettiği zaman, bir başkası seni alır.Ben az önce bir iş sınavını geçtim.

O az önce izinli gitti.

Az önce telefon çalıyordu, değil mi?

Çok az kişi onun partideki yokluğunu fark etti.

O, az önce döndü.

O az önce eve geldi.

O, az önce New Tokyo International Airport'a vardı.

Benim çok eğitimli annem az önce bize dokuz gezegeni gösterdi.

O çok az şey yedi.

Araştırmalar, temel barınma ve gıda ihtiyaçları karşılanır karşılanmaz, ilave zenginliğin mutluluğa çok az şey kattığını gösteriyor.

İskoçyalı ve en az on iki yıllık değilse, o zaman viski değildir.

Anne az önce alışveriş için dışarı çıktı.

Anne az önce alışverişe gitti.

Aileler gittikçe daha az çocuk sahibi olmaya başladı.

Bahçemizde yok denecek kadar az çiçek var.

George az 70 kilogram ağırlığındadır.

George 70 kg dan daha az gelmez.

O, çok az değerlidir.

Odada çok az mobilya vardı.

Kazada çok az sayıda yolcu yaralandı.

Kazada oldukça az sayıda kişi yaralandı.

En az meşgul olduğum gün cumadır.

O günlerde çok az sayıda kişi yurtdışına seyahat edebiliyordu.

Çok az sayıda insan adada yaşıyor.

Kısa bir süre içinde tekrar gelmek zorunda kalacaksın: o işle ilgilenen adam az önce dışarı çıktı.

Ne kadar çok öğrenirsek, ne kadar az bildiğimizi o kadar çok fark ederiz.

Bifteğimi az pişmiş severim.

Haklı olabilirsin, ama bizim çok az farklı bir görüşümüz var.

Onu uğurlamak için az önce havalanındaydım.

Ben az önce odamı temizledim.

Utanma. Telaffuzun az çok doğru.

O takımın çok az, eğer varsa, kazanma şansı var.

O kanepe bu masadan daha az pahalı.

O az önce dışarı çıktı.

Daha az gürültü yapar mısınız?

Uçuşundan en az bir saat önce kontuara gel, lütfen.

Ölüm hiçbir şey. Bu yüzden yaşamla başla, daha az komik ve daha uzun sürer.

Bana verdiğin bilgi az kullanılır.

İstasyon az bir mesafede.

İstasyondan okula en az beş kilometre idi.

Japonya'da ticari bir otelde kalmak daha az pahalıdır.

Bu adam en az beş yıldır görme özürlüdür.

Gezinti en az sekiz saat sürer.

Doktor bana daha az yüksek kalorili atıştırmalıklar yememi söyledi.

Bir dil ne kadar çok ülkede konuşulursa, yerli konuşanı gibi ses çıkarmak o kadar daha az önemlidir, çünkü o dilin konuşanları değişik lehçeler duymaya alışkındır.

Benim az param var.

Also check out the following words: hali, persons, peopledır, Fahrenheit, termometreyi, bulan, mucittir, ismi, birimine, verilmiştir.