Turkish example sentences with "zorunda"

Learn how to use zorunda in a Turkish sentence. Over 100 hand-picked examples.

Çocuklar yerde uyumak zorunda kalacaklar gibi.

Yarın on saat çalışmak zorunda kalacağım.

Bu kitabı okurken sözlük kullanmak zorunda değilsin.

Ortak düşmanı yenmek için birlikte dövüşmek zorunda olduklarını biliyorlardı.

O,sadece yardım istemek zorunda.

Seninle gitmek zorunda mıyım?

İstasyona gitmek zorunda kalacak.

Bugün çalışmak zorunda değilsin.

Büyük bir savaşçı güç yayar. O ölümüne savaşmak zorunda değildir.

O, iş için Tokyo'ya gitmek zorunda.

İnsanoğlunun tarih derslerinden çok şey öğrenmemesi tarihin öğretmek zorunda olduğu tüm derslerin en önemlisidir.

Ben bir ağacın altına sığınmak zorunda kaldım.

Bu sınavda başarısız olursan, kursu tekrar etmek zorunda kalacaksın.

Bayan Baker, genç adamın yakında gitmek zorunda kalacağını biliyordu,böylece yatmadan önce gece arabasını uygun bir yere parkedebilmek için, genç adama arabasını biraz hareket ettirmesi için rica etmeye karar verdi.

Bayan Baker çok yakında genç adamın ayrılmak zorunda kalacağını biliyordu, yatmaya gitmeden önce arabasını gece için uygun bir yere parkedebilmek için genç adama arabasını biraz hareket ettirmesi için rica etmeye karar verdi.

Kapı uymuyorsa, düzgün şekilde kapanana kadar ahşabı biraz rendelemek zorunda kalabilirsin.

Gelecek yıl için bütçemizi ikiye katlamak zorunda kalacağız.

O, emeklilik maaşıyla yaşamak zorunda.

Kahveyi yudum yudum içmek zorunda kaldım, çünkü çok sıcaktı.

Mademki erkek kardeşim bir üniversite öğrencisi, o çok okumak zorunda.

Ona bir köpek aldı. Ancak, o köpeklere alerjisi vardı, bu yüzden birine vermek zorunda kaldı.

Hasta olduğum için daveti geri çevirmek zorunda kaldım.

Hastalık nedeniyle ödevimde erkek kardeşime yardım ettirmek zorunda kaldım.

Tom ve karısı kıt kanaat geçinmek için her ikisi çalışmak zorunda.

Ben bütün gün yatakta kalmak zorunda kaldım.

Tom, Mary ile bir hafta sonu daha geçirmek zorunda kalmaktan ödü patladı.

Bir hafta boyunca hastanede kalmak zorunda kaldı.

Kısa bir süre içinde tekrar gelmek zorunda kalacaksın: o işle ilgilenen adam az önce dışarı çıktı.

Onların ricasına boyun eğmek zorunda kaldık.

Söylediğim için özür dilemek zorunda değilim.

Seni vurmak istemiyorum, fakat zorunda kalırsam, vururum.

Çok yüksek sesle konuşmak zorunda değilsiniz.

Bu kadar çok çalışmak zorunda değilsiniz.

Siz oraya gitmek zorunda değilsiniz.

Onlar, altı fit yüksekliğinde bir duvara tırmanmak zorunda kaldı.

Her gün buraya gelmek zorunda değilsiniz.

Her gün oraya gitmek zorunda mısınız?

Yarın sabah altıda kalkmak zorunda kalacaksın.

Korkarım ki paydos etmek zorunda kalacağım.

Ne yazık ki, oyunu iptal etmek zorunda bırakıldık, ki bunu dört gözle bekliyorduk.

Tom'un işini yapacak birini almak zorunda kalacağım.

Sonuna kadar kalmak zorunda değilsiniz.

Onu yemek zorunda değilsiniz.

Yemek zorunda değilsiniz.

Biz o olmadan gitmek zorunda kalabiliriz.

Ben tanıtım için onunla rekabet etmek zorunda kaldım.

Babası öldükten sonra, o tek başına çalışmak zorunda kaldı.

Biz binayı satmak zorunda kaldık çünkü onu zararda işlettik.

Tom öğleden sonra sadece evden çıkmak zorunda olduğuna karar verdi.

Oraya mutlaka kendin gitmek zorunda değilsin.

Yarın oraya gitmek zorunda.

O, tatilde hastalandı ve bir doktor bulmak zorunda kaldı.

Başkan Washington'a dönmek zorunda kaldı.

Yarın sabah erken kalkmak zorunda kalacaksın.

Bir bilet almak için en az bir saat beklemek zorunda kalırsın.

O, bir gün yaptığının hesabını vermek zorunda kalacak.

Herkes kelimeleri ezbere öğrenmek zorunda.

O sadece Çizmeli Kedi görüntüsünü kullanmak zorunda kaldı. Ben onun sadık uşağıydım.

Bıçak o kadar kördü ki onunla eti kesemedim ve benim çakımı kullanmak zorunda kaldım.

Tren olmadığı için, tüm yolu yürümek zorunda kaldık.

Tren o kadar kalabalıktı ki ben bütün yol boyunca ayakta durmak zorunda kaldım.

Tren o kadar kalabalıktı ki Osaka'ya giden bütün yol boyunca ayakta durmak zorunda bırakıldık.

Tren geç vardığı için onlar programını değiştirmek zorunda kaldılar.

İngilizce yanıt vermek zorunda mıyım?

Askerler kahramanca savaştılar fakat sonunda teslim olmak zorunda kaldılar.

Ben onu tekrar yapmak zorunda mıyım?

Pasaportumu kaybettim. Yeni bir tane almak zorunda kalacağım.

Otobüs servisi olmadığı için, biz, istasyona giden bütün yolu yürümek zorunda kaldık.

Seçilmiş olanlar kapsamlı tıbbi ve psikolojik testlerle yüzleşmek zorunda kalacak.

Bir insan ne ekerse onu biçmek zorunda kalır.

Haşhaş tohumlu çörekler onun gözdesidir, ama onun yaban mersinine razı olmak zorunda olduğu günler vardır.

Görünmez olsam, giyinmek zorunda olmam.

Birbirimizle işbirliği yapmak zorunda kaldık.

Kitaplar olmasaydı, her nesil kendisi için geçmişin gerçeklerini yeniden keşfetmek zorunda kalacaktı.

Denizaltı yüzeye doğru ince bir buz tabakasını yarıp geçmek zorunda kaldı.

Siyah insanlar otobüsün arkasında oturmak ya da doluysa ayakta durmak zorunda kaldılar.

Öğretmen tüm öğrencileri değerlendirmek zorunda kaldı.

Ben istasyona kadar koşmak zorunda kaldım.

Tom'un sağlık giderlerini karşılamak için arabasını satmak zorunda kaldığından şüpheliyim.

Tom'un bütün istediği onun vermek zorunda olduğu tüm aşkı kabul edecek bir kadın bulmaktı.

Ben treni yakalamak için gerçekten koşmak zorunda kaldım.

Beklemek ve görmek zorunda kalacaksınız.

Trafik kazası nedeniyle toplantıyı ertelemek zorunda kaldık.

Hızlı koşmak zorunda değilsiniz.

Öneriyi geri çevirmek zorunda olmam makul görünüyor.

Onun öyle kötü sağlık içinde olmak zorunda olması üzücü bir durum.

Bizden biri gitmek zorunda kalacak.

Seni tekrar aramak zorunda kalacağım.

Biz yağmur nedeniyle toplantıyı ertelemek zorunda kaldık.

Yerli bir konuşmacı olmana rağmen etkili bir casus olmak için sınavı geçebilmek zorunda olduğunu düşünüyor musun?

Tom uygulama sırasında sol dizini incitti, bu yüzden John oyunu yerinde oynamak zorunda kaldı.

Tom şapkasını kaybetti, ve yeni bir tane almak zorunda olduğunu hissetti.

Tom mektubu bugün yazmak zorunda mı?

Tom'un işini yapması için birini kabul etmek zorunda kalacağız.

Tom'a yetişmek için koşmak zorunda kaldım.

Tom bugün evde kalmak zorunda mı?

Tom bugün okula gitmek zorunda değil.

Tom bir acil durum çağrısı aldı ve işi terk etmek zorunda kaldı.

Tom arabasını yanlış yere park ettiği için ceza ödemek zorunda kaldı.

Tom binadan ayrılmak zorunda kalacak.

Tom bir yıldan daha fazla Boston'da yaşamak zorunda olmamayı ümit ediyor.

Also check out the following words: dinlenmeli, yaptığımın, başvurmalı, dizinden, karidesin, kabuğunu, acısını, bela, eğleniyor, gözlerindeki.