Turkish example sentences with "pek"

Learn how to use pek in a Turkish sentence. Over 100 hand-picked examples.

Go büyük ihtimalle benim ülkemdeki en popüler Japon oyunu olsa da o bile bazı üniversite öğrencileri dışında pek bilinmiyor.

Politik dünyada pek çok düşmanı var.

Bugün ya da yarın gitmen pek fark yaratmayacak.

Endonezya pek çok adadan ve iki yarımadadan oluşur.

Annem İngilizceyi pek iyi konuşmaz.

Shakespeare'in doğduğu yer olan Stratford-on-Avon, her yıl pek çok turist tarafından ziyaret edilir.

Onun geçmişi hakkında pek bir şey bilmiyoruz.

Dedem yaşından dolayı pek iyi duyamıyor.

Japonya ve Çin pek çok yönden birbirinden farklıdır.

Dünyanın pek çok yerinde, herkesin ihtiyaçlarını karşılamak için yeterli yiyecek yoktur.

Pek çok büyük bilim adamları saçma şeyler hakkında düşünmüştür.

O, yoksul insanlar için pek çok şey yaptı.

Pek çok insan para çekmek için nakit para çekme makineleri kullanıyor.

O süpermarkete giderseniz, günlük hayatta kullandığınız pek çok şeyi satın alabilirsiniz.

Japonya'nın pek çok ayırt edici özellikleri vardır.

Pek emin değilim.

Uzaktan bakıldığında pek çok şey hoş görünecektir.

Mağazayı pek çok kişiye sordum, ancak kimse onu duymamıştı.

İnsanlar iletişim kurmak pek çok şeye sahiptir ve bunun için çok yola sahiptir.

Pek çok kent yöneticilerinin uyguladığı kemer sıkma politikası son derece sevimsizdir.

Yeni bir baba olarak, ben ilk çocuğuma pek çok kitap verdim.

Maruyama Parkı pek çok insanın toplandığı bir yerdir.

Aramızda kalsın, Tom'un fikri bana pek cazip gelmiyor.

Jane bir yıl içinde pek çok şey yaşadı. Ben de.

Sel pek çok zarara neden oldu.

O, pek sevilmez.

Babası gibi, onun pek çok kitabı var.

Kuraklıkta, pek çok insan ve hayvan açlıktan öldü.

Onun başarısız olacağı aklıma pek yatmıyor.

Pek çok insan amaçsızca hayatın içinde sürükleniyor.

İngilizce bir kitap okurken bilmediğin her kelimeye sözlükten bakmak pek harika bir fikir değil.

Tom pek çok kelebek topladı.

Senin ve benim aramda, Tom'un fikri pek ilgimi çekmiyor.

Ben, benim çalıntı motosikletimi tekrar görmemin pek olası olmadığını düşünüyorum.

Ben bu hapishaneden kaçmayı başarabilmemizin pek olası olmadığını düşünüyorum.

Senin onu tek başına yapabilmenin pek olası olmadığını düşünüyorum.

O pek çok kez Avrupa'da bulundu.

Pek çok alanda, az yiyecek vardı ve halk açtı.

Tom ve Mary'nin pek çok ortak şeyleri yoktur.

Tom ve Mary, bununla ilgili ne yapacaklarından pek emin değildir.

İngiliz İngilizcesi Amerikan İngilizcesinden pek çok yönden farklıdır.

Pek çoğu başka bir iç savaşın başlamasından ​​korkuyordu.

Pek çok masum insan öldürüldü.

Pek çok muhafazakâr Amerikalı, onunla aynı fikirdeydi.

Savaş, pek çok kurban ile sona erdi.

Savaşta pek çok insan genç yaşta öldü.

Tom'un pek çok zamanı yoktu.

Tom evin etrafında büyümüş olan pek çok yabani otları görebiliyor.

Farklı ülkeler, pek çok mal ithal etmektedirler.

Bana pek mantıklı gelmiyor fakat Tom koleje gitmemeye karar verdi.

Bob'ın okumak için pek çok kitabı var.

Tom'un mandolin çalmayı öğrenmesi pek olası değil.

Tom'un toplantıya katılması pek olası değil.

Patronun Tom'a zam vermeyi düşünmesi pek olası değil.

Tom'dan başkasının bunu almayı istemesi pek olası değil.

Tom'un dışında birinin o işi almayı istemesi pek olası değil.

Tom ona pek inanamıyordu.

Tom'un pek çok arkadaşı yok.

O gözü pek.

O, pek çok kitaba sahiptir.

Pek çok yeteneklerim var.

Onun pek çok arkadaşı var.

Onun pek çok vahşi fikirleri vardır.

O, pek çok filmde göründü.

Pek çok hata yaptın.

Pek çok şey sözde kolaydır, fakat gerçekleştirmesi aslında zordur.

Onun öyle yapacağını pek düşünmüyorum.

O, nasıl giyindiğine pek dikkat etmez.

Partime pek çok sayıda insan geleceğini asla hayal etmedim.

Birinin bana yardım edebilmesinin pek olası olmadığını biliyorum.

Bugün balina görmemizin pek olası olmayacağını biliyorum.

Benimle çıkmak isteyeceğinizin pek olası olmadığını biliyorum fakat hâlâ en azından bir kez sormalıyım.

Bu pek modadır.

Ben pek öyle düşünmüyorum.

Onların pek çok arkadaşı var.

Sebebini bilmiyorum ama patronun senden pek hoşlanmıyor gibi.

Dün gece pek uyuyamadım.

Pek çok eğlenceli sihirli hileler bilir.

Yemek hakkında pek müşgülpesent değilim.

Onların pek çok ortak yanı var.

Mesele şu ki şimdi pek param yok.

Takımımızın kazanması pek olası değil.

Pek çok problemle karşı karşıyayız.

Ormanda pek geyik görmedik.

Bu hikaye bana pek olası görünmüyor.

Partide pek çok oyun oynadık.

Onun o hikayesi pek olası görünmüyor.

Teorilerini pek az insan anlayabilmektedir.

Bu adadaki pek çok yılan zararsızdır.

Bu yaz pek ziyaretçimiz yoktu.

Pek çok arkadaşı olmasına rağmen, o yalnız.

Baharda pek çok turist Kyoto'yu ziyaret eder.

Bu sözlük pek çok bilgi içermektedir.

Savaş sırasında pek çok acı deneyimlerimiz oldu.

Tom'un tutuklanmasının pek ihtimali olmadığını düşünüyorum.

Benim düşüncem ofiste pek geçerli sayılmaz.

Onun pek çok sorunu var.

Tom sporda pek iyi değildir.

Pek az umut var.

Öğlen pek yemek yemedin, değil mi?

Dün gece çok iyi uyuyamadım, o yüzden kendimi pek iyi hissetmiyorum.

Also check out the following words: beğenmedim, Taro'nun, kardeşi, Brian, Rock, Kazakistan'da, yapıldı, Banka, dolar, Cao.