Turkish example sentences with "inanmıyor"

Learn how to use inanmıyor in a Turkish sentence. Over 100 hand-picked examples.

Tom hayaletlerin var olduğuna inanmıyor.

Tom Allah'a inanmıyor.

Tom hayaletlere inanmıyor.

Tom, John'un onun yapmayı söylediğini Mary'nin yaptığına inanmıyor.

O bana hiç inanmıyor.

Tom Mary'nin söylediklerinin çoğuna inanmıyor.

Tom Mary'nin az önce söylediğinin bir kelimesine inanmıyor.

Tom, Mary'ye hiç inanmıyor.

Tom Mary'ye inanmıyor. Onun yalan söylediğini düşünüyor.

Tom Mary'nin ona sadık olduğuna inanmıyor.

Tom, Mary hakkındaki söylentilere inanmıyor.

Tom, Mary'nin söylediğine inanmıyor.

Bana inanmıyor musunuz?

O Tanrıya inanmıyor.

Bugünlerde hiç kimse hortlaklara inanmıyor.

Onun masum olduğuna kimse inanmıyor.

Bazı insanlar herhangi bir dine inanmıyor.

Kimse bana inanmıyor.

Hiç kimse ona inanmıyor.

Bazı insanlar aşka inanmıyor. Onlar sadece biyolojiye inanıyor.

Tom, Mary'ye tam inanmıyor.

Tom bana inanmıyor.

Ben inanmıyor muydum?

Neden kimse bana inanmıyor?

Aslında o hikayeye inanmıyor musun?

Tom evrime inanmıyor.

Sana inanıyorum ama ne yazık ki Tom inanmıyor.

Gerçeği söylediğimde neden hiç kimse bana inanmıyor?

Neden hiç kimse bana inanmıyor?

Hiç kimse sana inanmıyor.

O, evrime inanmıyor.

Kimse ona inanmıyor.

Mary hâlâ Allah'a inanmıyor mu?

Ölümden sonraki yaşama inanmıyor.

Kendi gözlerine inanmıyor musun?

İnsanlar hayaletlere inanmıyor artık.

Kimse Tom'un söylediği bir şeye inanmıyor.

Ona inanmıyor musun?

Sık sık yalan söylediği için hiç kimse onun söylediğine inanmıyor.

Hiç kimse bana inanmıyor.

Tom'a inanmıyor musun?

Tom'un kötü olabileceğine inanmıyor musun?

Günümüzde hiç kimse hayaletlere inanmıyor.

Onlara inanmıyor musun?

Artık kimse ona inanmıyor.

Artık Tom'un söylediğine hiç kimse inanmıyor.

Bugünlerde kimse hayaletlere inanmıyor.

Bir keresinde televizyona çıkmıştım ama kimse buna inanmıyor.

Tom Mary'nin mutlu olduğuna inanmıyor.

Mucizelere inanmıyor musun?

Hâlâ buna inanmıyor musun?

Tom'un hâlâ hayatta olduğuna hiç kimse inanmıyor.

Neden insanlar bana inanmıyor?

Tom buna gerçekten inanmıyor, değil mi?

Polis artık Tom'un Mary'yi öldürdüğüne inanmıyor.

Hiç kimse benim ülkeme inanmıyor.

Onlar bana inanmıyor.

İnsanlar senin aptalca propagandana inanmıyor!

Bize inanmıyor musun?

Yalnız yaşamam gerektiğinin tuhaf olduğuna inanmıyor musun?

Uhuh, bunu inanmıyor musun?

O, babasının geri geldiğine inanmıyor.

Tom buna inanmıyor.

Tom ona inanmıyor.

O, ölümden sonraki hayata inanmıyor.

Ona inanmıyor musunuz?

Ben her zaman yalan söyledim ve şimdi doğruyu söylediğimde kimse bana inanmıyor.

Tom ölümden sonraki hayata inanmıyor.

Tom o konuda bir sözcüğe bile inanmıyor.

Tom hâlâ ona inanmıyor.

O gerçekten o saçmalığa inanmıyor, değil mi?

O, o saçmalığa gerçekten inanmıyor, değil mi?

Onlar Marksizme inanıyor ve dine inanmıyor.

Fransızlar hiçbir şeyin imkansız olduğuna inanmıyor.

Tom o saçmalığa gerçekten inanmıyor, değil mi?

Tom doktorlara inanmıyor.

Fadıl hâlâ Leyla'nın suçlu olduğuna inanmıyor.

Tom hâlâ Mary'nin suçlu olduğuna inanmıyor.

Tom onun olacağına inanmıyor.

Neden meşgul olduğunu söylediğinde Tom'a inanmıyor musun?

Tom Mary'nin onu yaptığına inanmıyor.

Tom Mary'nin bunu yapabileceğine inanmıyor.

Tom Mary'nin bunu yapacağına inanmıyor.

Tom, Mary'nin kazanabileceğine inanmıyor.

Tom Mary'nin ağlayacağına inanmıyor.

Tom Mary'nin kazanacağına inanmıyor.

Tom, Mary'nin tek başına evine gidebileceğine inanmıyor.

Tom, Mary'nin kendine iyi bakabileceğine inanmıyor.

Tom gerçekten senin bunu yaptığına inanmıyor.

Tom Mary'nin gerçekten bunu yaptığına inanmıyor.

Tom Mary'nin bunu çok sık yaptığına inanmıyor.

Tom Mary'nin gerçekten bunu yapacağına inanmıyor.

Tom gerçekten bunu yapmak istediğine inanmıyor.

Tom, Mary'nin gerçekten bunu yapmayı planladığına inanmıyor.

Tom Mary'nin gerçekten bunu yapmak istediğine inanmıyor.

Tom, Mary'nin bunu tek başına yapacağına inanmıyor.

Tom, Mary'nin gerçekten bizimle birlikte gitmeyi planladığına inanmıyor.

Tom, Mary'nin gerçekten bizimle gitmeyi planladığına inanmıyor.

Tom Mary'nin gerçekten bunu tekrar yapmak istediğine inanmıyor.

Tom Mary'in bugün bunu yapmak istediğine inanmıyor.

Tom, Mary'nin bu hafta bunu gerçekten yapmayı planladığına inanmıyor.

Also check out the following words: kamerayı, buldum, tanıtmama, izin, ver, Ludwig, Anton, Zamanım, Kımıldama, Sekreter.