Turkish example sentences with "arabayı"

Learn how to use arabayı in a Turkish sentence. Over 100 hand-picked examples.

Arabayı satmaya karar verdi.

Yeterli param olsaydı o hoş arabayı alırdım.

Arabayı yarışa sokma.Biz mümkün olduğu kadar onu uzağa götürteceğiz.

Arabayı burada durdur.

Frenleri tamir ederlerse, arabayı satın alacağım.

Ne kadar pahalı olursa olsun, o klasik arabayı almak istiyorum.

1980 yılında bu arabayı yapmaya başladılar.

Tom dün baktığı arabayı almamaya karar verdi.

Arabayı izleyin.

Arabayı satın alacak mısınız?

Yeni bir araba satın alması için babasına baskı yaptığında Catherine'nin bir art niyeti vardı; O, arabayı kendisinin sürebileceğini umuyordu.

Bu arabayı sürmek kolaydır.

Niçin öylesine eski bir arabayı istiyorsun?

Onların arabayı çaldı dedikleri adam budur.

Arabayı ne zaman yıkayacaksın?- Sanırım bu hafta içerisinde.

O arabayı eve süremeyecek kadar çok sarhoştu.

Adam arabayı çaldığını inkar etti.

Tom arabayı sürdü.

Tom yaklaşan gezilerinde arabayı en fazla Mary'nin sürmesi gerektiği konusunda aynı fikirdedir.

Dün arabayı tamir ettim.

Tom arabayı satın almak için kararını verdi.

Tom Mary'nin bir arabayı nasıl süreceğini bilmediğinden emindi.

Arabayı yıkamak beklediğimizden daha uzun zaman aldı.

O her hafta arabayı yıkar.

Arabayı yağlar mısın?

Ben bu arabayı çok ucuza satın aldım.

Ken henüz arabayı yıkamadı.

Paula, yarın arabayı yıkayacak.

John arabayı çalıştırdı.

Tom kullanılmış bir arabayı bile almayı göze alamaz.

Tom bu arabayı çalıştıramıyor.

Arabayı tamir etmek çok paraya mal oldu.

Arabayı tamir ettirmek 300 dolara mal oldu.

Arabayı durdurmaya ve biraz dinlenmeye ne dersin?

O ona dün bir arabayı nasıl süreceğini sordu.

Tom'un henüz istediği arabayı almak için yeterli parası yok.

Tom arabayı yıkamak zorunda değil. Mary onu zaten yıkadı.

Tom Mary'nin yeni bir arabayı nasıl satın alabildiğini bilmiyor.

Ben şu arabayı satın aldım.

O arabayı durdurdu.

O, arabayı tasarladı.

Bu arabayı kullanabilirsiniz.

Ona arabayı verdi.

Bu arabayı kullanabilirsin.

Lütfen arabayı tamir ediniz.

Nöbetleşe arabayı sürdük.

O arabayı yıkıyor.

O, arabayı durdurmadı.

Ona arabayı yıkattım.

Biz arabayı ittik.

Benim arabayı alacağım.

Babam bana arabayı yıkattırdı.

Yeni bir arabayı göze alamam.

Biz arabayı temizlemeliyiz.

Tom, Mary'ye arabayı yıkattı.

Arabayı yıkamanı istiyorum.

Ben az önce arabayı yıkadım.

O, arabayı boşuna aldı.

Arabayı yıkadın mı?

Arabayı garaja koyun.

Bu arabayı kullanmakta özgürsün.

Arabayı çalıştıramıyorum.

Arabayı ne zaman iade etmeliyim?

Onun yerine, arabayı iade edebilir miyim?

Arabayı sırayla sürdük.

O, arabayı lamba direğine çarptı.

Babam bana arabayı yıkattı.

Baba bana arabayı yıkamamı söyledi.

Arabayı boşaltın, böylece onu kullanabilelim.

O, birden arabayı hızlandırdı.

O, arabayı yıkamak zorunda değil.

Arabayı çaldığı söylenen adam bu.

O arabayı izleyin.

O arabayı ne yaptın?

Bir arabayı nasıl süreceğini sana öğreteceğim.

Sana az önce aldığım arabayı göstereceğim.

Böylesine pahalı bir arabayı almayı göze alamam.

O, arabayı yıkamada ona yardım etmeye hazırdı.

Almadan önce arabayı iyice incelemelisin.

Eski arabayı ne yapacakları hususunda onunla anlaştı.

O eski arabayı satın almayı ciddi olarak düşünüyor musun?

Arabayı tamir edeyim.

O, arabayı almayı planlıyor musunuz?

O arabayı satın alacak mısın?

Biz arabayı 12,000 dolara aldık.

Böyle eski bir arabayı niçin istiyorsun?

Polis çalıntı arabayı kovaladı.

Arabayı nöbetleşe yıkadık.

O arabayı almak için yeterince zengin.

Arabayı %10 indirimli aldım.

Arabayı dikkatli sürmek önemlidir.

Hangi arabayı aldın?

Bu arabayı kullanmamalısın.

Arabayı tam hızda sürüyordu.

Arabayı tamir etmek kaça mal olacak?

Arabayı yıkayan adam Bay Jones'tur.

Arabayı sürmeyi bir süre devralabilir misin?

Arabayı tamir ederek üç saat geçirdim.

Kiralamadan önce arabayı görmek isterim.

Arabayı yıkayan çocuk benim erkek kardeşimdir.

Yakında arabayı hiç tamir ettirmedi.

Also check out the following words: takımının, üyesidir, arkadaşı, Onlar, plaja, kibar, ol, kullanılan, işletim, sistemi.