Turkish example sentences with "yerini"

Learn how to use yerini in a Turkish sentence. Over 100 hand-picked examples.

Onlar düğünün zamanını ve yerini belirlediler.

Televizyonun, kitapların yerini alacağını sanmıyorum.

Rönesans ile skolastik düşünce yerini pozitif düşünceye bırakmıştır.

Yolcu vagonlarının yerini otomobiller aldı.

Sen sadece bir astsın. Yerini bil!

Benim aşçılığım anneninkinin yerini tutamaz.

Bu fabrikada robotlar insanların yerini aldı.

Satranç oyuncusu rakibinin yerini düzeltti.

Traktörler atların ve katırların yerini aldı.

Tom Mary'nin yerini dolaşmaya karar verdi.

Yeni askerler kısa sürede savaşta kaybedenlerin yerini alacaklardı.

Onun yerini kim alabilir?

Annesinin yerini kim alacak?

Emi özürlü bir adama yerini verdi.

Bill kaptan olarak Jim'in yerini aldı.

Onun yerini alır mısın, Leo?

Ben babamın yerini alacağım.

Bisikletlerin yerini arabalar aldı.

Kasabanın her yerini biliyorum.

Ben onun yerini alacağım.

Onun yerini kim alabildi?

Onun doğum yerini biliyor musun?

Tom masada yerini aldı.

Elektrikli trenler uçakların yerini aldı.

Dünyanın birçok yerini görmedi.

Uzun kara kış sonunda bitti ve yerini yumuşak ılıman bahara bıraktı.

Olay yerini detaylı olarak tanımladı.

Rahip hasta adamın yerini aldı.

Yaşlı birine yerini verdi.

O, evin yerini sordu.

Şeker tatlandırıcı olarak balın yerini aldı.

Araba bisikletin yerini aldı.

Herkes yerini bilecek.

Herkes dünyanın her yerini geziyor ve diller anlaşılıyor.

Tom'un yerini al.

Bana bu haritada kampınızın yerini gösterin.

Yerini seviyorum.

Her şeyin yerini biliyorum.

Tom'un yerini bulmada güçlük çekiyoruz.

Birisi Tom'un yerini aldı.

Sonunda Tom'un yerini alacak birini işe aldık.

Polis olay yerini kordon altına aldı.

Kimse senin yerini alamaz.

Hiç bir yerini kırdın mı?

Onun yerini alabilecek birini bulmak kolay olmayacak.

Makinelerin insanların yerini alması imkansızdır.

Hak yerini bulur.

Senin yerini alamadım.

Bulunduğun yer seni memnun etmiyorsa, yerini değiştir.

Babam yerini masanın başına aldı.

Belki, o gerçek yerini buluyor.

Mobilyalarınızın yerini ya da ev veya ofisinizin dekorasyonunu sık sık değiştirmekten hoşlanır mısınız?

Kızınızın yerini öğrendik.

Buharlı trenlerin yerini elektrikli trenler aldı.

Yerini yaşlı adama teklif etmesi, onun nazik bir davranışıydı.

İyi misin, bir yerini incitmedin ya?

Tom, Mary'ye mobilyaların yerini değiştirmesine yardım etti.

Adalet yerini bulacak.

Onlardan hiçbiri Mary'nin yerini tutamıyor.

Babam masanın başındaki yerini aldı ve dua etmeye başladı.

Kendi yerini al.

Mary Tom'un yerini buldu.

Biri birinin yerini unutmaz.

Asla senin yerini alamadım.

Asla onların yerini alamadım.

Asla onun yerini alamadım.

Onun yerini alacağım.

Onların yerini belirledim.

Onun yerini belirledim.

Onların yerini belirledik.

Onun yerini belirledik.

Onun yerini tespit ettik.

Onun yerini tespit ettiler.

Onların yerini tespit etmeye çalışıyoruz.

Onun yerini tespit etmeye çalışıyoruz.

Onun yerini belirlemeye çalışıyoruz.

Gelemediği takdirde, onun yerini almak zorunda kalacaksınız.

Polis Tom'un gizlenme yerini buldu.

Yerini aldın mı?

Kurtarma ekibi kurbanların yerini saptadı.

Adaletin yerini bulmadığını bilmeye hakkım vardı.

Ben Tom'un yerini alıyor olacağım.

Gelecekte, birçok işçinin yerini robotlar alacak.

Sadece senin yerini temizlemeyi bitirdim.

Tom'un yerini tespit ettin, değil mi?

Petrol, yakıt olarak kömürün yerini alıyordu.

Nasıl, yeni yerini beğeniyor musun?

Bu alet insan kalbinin yerini tutar mı?

Tom'un yerini alacak mısın yoksa almayacak mısın?

Onlar arabamdaki lastiklerin yerini değiştirdiler.

Ona yerini ver.

E-postalar günümüzde mektupların yerini aldı mı?

Hiçbir makine senin yerini alamaz.

Tom Mary'nin yerini aldı.

Tom'un yerini alamayacağımı biliyorum.

Bir polis helikopteri Dan'ı arabasının yerini tespit etti.

Arama köpekleri kurbanın cesedinin yerini saptadı.

DVD oynatıcılar, video kaset oynatıcıların yerini aldı.

DVD oynatıcı, video kaset oynatıcının yerini aldı.

Tom'un yerini alacağım.

Tom'un gizli saklanma yerini buldum.

Also check out the following words: konuşmaya, vakti, yoktu, işe, aşina, New, York'ta, yaşıyor, sesli, konuştu.