Turkish example sentences with "tamamen"

Learn how to use tamamen in a Turkish sentence. Over 100 hand-picked examples.

Ona tamamen inanıyorum.

Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.

Tamamen haklısın.

Onun sözleri tamamen anlamsızdı.

Kazanın sebebi olduğunun tamamen farkındadır.

Tepe tamamen karla kaplıydı.

Kiraz ağaçları tamamen çiçeklenmişler.

Onunla ilişkimi tamamen bitirmeye kesin karar verdim.

Anlaşmazlık tamamen ortadan kalktı.

O, tamamen cesaretsiz değil.

Güveni tamamen yok oldu.

O, inancını tamamen kaybetti.

O tamamen hatalıydı.

Tamamen işine dalmıştı.

Tamamen unutulduğunu düşünecek.

Emin görünüyordu fakat onun iç duyguları tamamen farklıydı.

Sen tamamen ödevlerin aracılığıyla mısın?

Kızının ölümünü duyunca tamamen yere yığıldı.

Bu bağlamda, ben tamamen sizinle aynı fikirdeyim.

Ben, onun söylediğini tamamen anlamıyorum.

Bahçedeki ağaçların yaprakları tamamen kızardı.

Ben tamamen tehlikenin farkındaydım.

Haber tamamen Rusya'nın çöküşü hakkında idi.

Sorular uzun sürmeyecek, ve her şey tamamen gizli tutulacak.

Bütün gün boyunca çiftlikte çalıştığı için, o tamamen yorgundu.

Ayı tamamen uysal ve ısırmaz.

Onlar tamamen şaşırdılar.

Ev tamamen yandı.

Kaza tamamen önlenebilirdi.

O tamamen kesin değildir.

Tepeye kadar koştuktan sonra, ben tamamen nefes nefese kaldım.

Ben senin yeteneklerine tamamen güveniyorum.

Siz acayip kılıklı herifler tamamen cahilsiniz.

Utangaç erkek çocuğu onun varlığında tamamen sıkıldı.

Ben tamamen tükendim.

Türkçe Ğ ve İspanyolca H kaçtı ve birlikte birsürü tamamen sessiz çocukları oldu.

Cumartesi öğleden sonrayı tamamen çok fazla TV izleyerek geçirdim.

Sigorta bize içinde yaşadığımız dünyanın tamamen güvenli olmadığını hatırlatıyor; biz hastalanabiliriz ya da beklenmedik şeylerle karşılaşabiliriz.

Biz eve varmadan önce, güneş tamamen batmıştı.

Şimdiye kadar, eyleminiz tamamen sebepsiz görünmektedir.

Tom Mary tarafından tamamen aldatıldı​​.

Tartışmada onu tamamen yendim.

Herhangi bir toplumun efsanelerinden tamamen vazgeçebilmesi olası görünmüyor.

O tamamen tedavi edilemez.

Ben onun hakkında tamamen tesadüfen öğrendim.

Sizinle tamamen aynı fikirde değilim.

Tom tamamen bitkindi.

O bugünlerde tamamen tenis işlerine daldı.

Tom bütün gün çalıştı ve tamamen bitkin düştü.

Tom hâlâ tamamen eskisi kadar fakir.

Tom hâlâ tamamen eskisi kadar yakışıklı.

Tom hâlâ tamamen eskisi kadar arkadaş canlısı.

Tom şu anki aylığından tamamen memnun.

Tom tamamen problemin farkında.

Onun kafası tamamen karışık.

Bir insanı gerçekten tanımanın en iyi yolu o tamamen özgürken onun nasıl davrandığını görmektir.

Tom'un sorusu Mary'yi tamamen hazırlıksız yakaladı.

Tom tamamen çaresiz hissetti.

Tom tamamen yok olmuş görünüyor.

Tom tamamen heder olmuş.

Onu tanımam tamamen tesadüftü.

Tabii ki, ben Japonya'da iken Çin hakkında ders kitaplarından öğrendim, ama benim kendi adıma Çin'de gördüğüm bu ders kitaplarında anlatıldığından tamamen farklıdır.

Tom fikre tamamen karşıydı.

Seninle tamamen aynı fikirdeyim.

Ben tamamen sizinle aynı fikirde değilim.

Tom hâlâ oyunun kurallarını tamamen öğrenmemişti.

Tom tamamen karanlık olmadan uyuyamayacağını söylüyor.

Tom dondurucudaki dondurmayı tamamen bitirdi.

Tom onu tamamen anlamadı. Onu ona tekrar açıklar mısın?

Tom Mary'nin ne demek istediğini tamamen bilmiyordu.

Tom Mary'ye tamamen sadıktı.

Tom, Mary'nin söylediğinin gerçek olduğu ihtimalini tamamen görmezden gelemedi.

Tom, Mary'nin kendini öldürdüğü ihtimalini tamamen göz ardı edemedi.

Tom askere alınacağı ihtimalini tamamen göz ardı edemedi.

Tom işten çıkarılabileceği ihtimalini tamamen göz ardı edmedi.

Tom tamamen iyi bir şekilde anlayabiliyor.

O bana tamamen zevkime uygun bir kravat verdi.

Tamamen senin planı destekliyorum.

Tamamen NTT'ye ait şirket, iyi kazanıyor.

Ben 3 ay önce sigarayı tamamen bıraktım.

Parktaki tüm kiraz ağaçları tamamen çiçek açmış.

Tom tamamen yiyeceklere saplantılı. Mary'nin onu terk ettiğine şaşmamalı.

Kar şehri tamamen kapladı.

Akşam yemeğini nerede yediğimiz benim için dert değil. O tamamen sana kalmış.

Senin tahminin tamamen yanlış.

O tamamen zaman kaybı.

O tamamen Japondur.

O, tamamen bozulmuş.

Çocuk tamamen ebeveynlerine bağımlıydı.

Bu tür şeylere tamamen yabancıyım.

Bill kardeşinden tamamen farklıdır.

O, tamamen şans eseri Sam ile karşılaştı.

Mary ve benim aynı trende olmamız, tamamen bir tesadüftü.

Tom onu tamamen anlayamadı.

Tom Mary'yi boğazlamak için tamamen hazır değildi.

Ben tamamen destekliyorum.

O tamamen beyaz.

Şimdi tamamen uyanığım.

Ben tamamen katılıyorum.

Tamamen size kalmış.

Ben tamamen bilmiyorum.

Also check out the following words: güvenmeme, rağmeno, hatalıydı, kısaltılmış, baskıdır, Arkadaşlarını, istekleriyle, sundu, nisanda, can.