Turkish example sentences with "sıcak"

Learn how to use sıcak in a Turkish sentence. Over 100 hand-picked examples.

Hava bugün sıcak.

Bugün hava sıcak.

Bugün hava çok sıcak.

Sıcak suyun tümünü kullanma.

Çorba aşırı sıcak.

Bu soğuk değil, sıcak.

Bugün hava korkunç sıcak.

Bugün hava çok sıcak, değil mi?

Hava bugün özellikle çok sıcak.

Bugün, bu yılın en sıcak günüdür.

Burası çok sıcak. Klimayı açayım mı?

Bir bardak sıcak çorba beni rahatlattı.

Öylesine sıcak bir gündü ki yüzmeye gittik.

Birkaç gün hava sıcak kaldı.

Dünün aksine bugün hava hiç sıcak değil.

Bu çiçekler sıcak ülkelerde yetişir.

Onlar otobüsten indiler ve sıcak güneşte iki kilometre yürüdüler.

Hiçbir gözün ona acımadığı ve hiçbir sıcak elin onun ağrıyan bacaklarını yatıştırmadığı cezaevinin gizli bölümündeki hayranlık uyandıran genç bir kadına yapılan insanlık dışı zulümlerle ilgili ilginç bir kayıt hâlâ korunuyor.

Çorba son derece sıcak.

Onu ziyaret ettiğim zaman, sıcak karşılandım.

Bana başka bir sıcak havlu getirir misin?

Sıcak havluların var mı?

Onlar, odanın çok sıcak olmasından şikayetçi oldular.

Bu eldivenler onun ellerini sıcak tuttu.

New York havası yaz mevsiminde sıcak ve nemlidir.

Sıcak çorba yemeyi severim.

Çorba o kadar çok sıcak ki onu içemem.

O tavaya dokunmayın! O çok sıcak.

O, yaşlı kadına sıcak bir gülümseme fırlattı.

Onlar bizi sıcak bir şekilde karşıladı.

Harika! Kahve sıcak.

Biz sıcak karşılandık.

Sıcak bir karşılamayla ağırlandık.

Bizi sıcak karşıladılar.

Kalabalıki ailem bana sıcak bir karşılama yaptı.

Tom sıcak köriyi sever.

Bu sıcak Yaza dayanamıyorum.

Tom Mary'den içecek sıcak bir şey istedi.

Tom bu sıcak havadan usandığını söylüyor.

Hava sıcak olmuştu.

İki taraf, sıcak yaz güneşinde saatlerce mücadele ettiler.

İstek başkanlık kampanyasında sıcak bir siyasi sorun haline geldi.

O sıcak, samimi bir toplantı oldu.

Yeni başkan, sıcak ve samimi bir insandı.

Onun insanlara sıcak davranışı onu oldukça popüler yapmıştı.

Başkan Taft arkadaşına sıcak bir veda mektubu yazdı.

Keşif, 1896 yılında sıcak bir Ağustos gününde gerçekleşti.

Tom'a sıcak bir kabul verildi.

Tom gününe genellikle sıcak bir fincan kahveyle başlar.

Tom Mary'ye dışarıda oynanmayacak kadar sıcak olduğunu söyledi.

Tom bana bir bardak sıcak çikolata yaptı.

Tom sıcak banyoda oturuyorken karda pencereden dışarı baktı.

Tom küveti sıcak su ile doldurdu.

Bu politik problem sıcak tartışmalara neden oldu.

Çok sıcak olduğu için Tom uyuyamadı.

Tom'un orada sıcak karşılanmadığını fark etmesi uzun zaman almadı.

Tom'un bütün istediği güzel sıcak bir banyo idi.

Onun sıcak kişiliği güzelliğine çekicilik katıyor.

Yarın tekrar sıcak olacak mı?

Yarın sıcak olacak.

Yarın sıcak olacak mı?

Yüzü kırmızıydı ve o sıcak ve rahatsız hissediyordu.

Dün gece çok sıcak değildi.

Ayaklarımızı sıcak tutmak için ayaklarımızı yer değiştirmek ve hareket ettirmeye devam etmek zorunda kaldık.

Bu sıcak havaya katlanamam.

Gabriel sadece sıcak çorba ve biraz şeri içti.

Gabriel sıcak çorba ve biraz şerinin dışında bir şey almadı.

Tom sıcak bir kızartma tavasında parmaklarını yaktı.

Tom buradaki sıcak ve bunaltıcı yazlara dayanamıyor bu yüzden dağlara gidiyor.

Tom çorbanın yeterince sıcak olmadığını şikâyet etti.

O çok sıcak.

Oda sıcak.

Neden bu kadar sıcak?

Bu ceket sıcak tutuyoır.

Kahveyi sıcak severim.

Bu sıcak bir gündü.

Sıcak giysiler giyin.

Bu güzel ve sıcak.

Hava burada çok sıcak.

Onun sıcak bir kalbi vardır.

Hava dayanılmaz sıcak.

Oradaki sıcak mı?

Bu çay çok sıcak.

Hava çalışılmayacak kadar çok sıcak.

Hava benim için çok sıcak.

Hava orada gerçekten çok sıcak.

O çok sıcak bir gündü.

Bu odada hava sıcak.

Bu oda çok sıcak.

Hava bugün oldukça sıcak.

Bugün oldukça sıcak.

Sıcak öğle yemekleri alabiliriz.

Yakında hava daha sıcak olacak.

Çok sıcak değil mi?

Çok sıcak oldu.

Hava sıcak ve nemli.

Kaloriferi tamir ettiklerine memnunum, ama şimdi de çok sıcak.

Yüzmek için yeterince sıcak.

Bugün hava sıcak değil mi?

Çorba çok sıcak.

Sıcak bir banyo, onu rahatlattı.

Also check out the following words: vereceğim, Alfabeyi, tersten, oku, söyleme, oynuyor, kardeşimin, fotoğrafı, Eyfel, Kulesi.